bir varmış iki kayıpmış

14 Şubat 2008 Perşembe

Bir varmış bir yokmuş.Evvel zaman içinde kalbur saman içinde develer tellal pireler berber iken ben annemin beşiğini tıngır mıngır sallar iken bilinmez bir dünyada bilinmez bir kralın yönettiği bilinmez bir ülke varmış.Bu ülkede çok bilinemez yaratıklar yaşarmış sekiz kulağı olan sağır ahtapotlar,denizlerin hakimi olan pısırık yosunlar,her canlının gördüğünde kaçamayacak kadar korktuğu sevimli ördekler…Ama bunların arasında bir tanesi varmış ki o dünyanın hakimi imiş hasımları olan bitkiler,hayvanlar onu İNSAN diye çağırırmış.Ama kendi aralarında çünkü İNSAN dedikleri şeyden o kadar çok korkarlarmış ki onun yanında sesleri bile çıkmazmış.Bu korkunç canlı da sessiz düşmanlarına çok kötü davranırmış onları hiçbir suçu yokken cezalandırır öldürür,ölmeden derisini yüzermiş veya çiğ çiğ yermiş.. güçlü çiğ çiğ yeme işini özellikle nebatat adı verilen en sessiz düşmanlarına yaparmış çünkü bu grup asla karşı koyamazmış..İNSAN denen yaratığın güçlü dişlerine direnecek nebatat o kadar azmış ki bu cani yaratık ta bunu iyi bildiğinden olsa gerek nebatata yapmadığını bırakmazmış.Nebatat aleminde o dişlere karşı koyan bir grup varmış aslında ama zalimler zalimi hatta bu kavramın yaratıcısı olan İNSAN bu savaşçı nebatata ağaca karşı da hazırlıklıymış ve onları da gözlerini kırpmadan öldürebilecek silahları varmış.. güçlü dişlerden daha güçlü olan bu nebatat türü balta adı verilen silah karşısında çaresiz kalırmış..Sadece baltanın değil aynı zamanda kötülüğünde mucidi olan İNSAN baltanın sapını özellikle ağaçtan yaparmış ki savaşçı ağaçlar karşı koymasın nasılsa bu da bizdendir diye bağırlarına bassınlar bir kötülük beklemesinler..Savaşçı ağaç kardeşi sandığı baltayı bağrına basar basmaz çok çok uzaklardan feryadı da basarmış.Ama mahlukatların en kötüsü bu çığlığı duyamayacak kadar sağırmış ya da kendilerinin çığlıklarını o kadar yüksek sanarlarmış ki kendilerinden birinin söylediği “Sen de mi Brütüs’ü?” her gün söyleyen ağaçları hiç duymazlarmış.Kendilerini İNSANdan korumayı başarmış tek bir sınıf varmış bu kurtuluşun nedeni ise onların kendilerinden bazılarını felaketin işareti olana kurban etmeye razı olmalarıymış.Yıllar yıllar önce İNSAN bu kadar güçlü değilken zehirli nebatat insana karşı tüm savaşları kazanırmış ama günün birinde en kötü sihirli değnek İNSANa değmiş ve savaşları artık insanda kazanmaya başlamış bir zaman sonra iş artık zehirli nebatat için çığırından çıkmaya başlamış artık hiçbir savaş onların zaferi ile sonuçlanmıyor.Sonunda bir gün zehirli nebatatın ileri gelenleri toplanmış durumun neden böyle olduğunu anlamaya çalışmışlar zehirli nebatatın en yaşlılarından biri şöyle demiş:Eskiden insan bu kadar acımasız değildi sürekli savaşmazdık onlarla ve ölülerimize de saygıları vardı şimdiki gibi bizden birini öldürdükten sonra yanlarında götürmüyorlardı cesedini açıp ne var ne yok anlamaya çalışmazdı sanırım bu yüzden artık onlar kazanıyor.Diğer bilge nebatatlar da katılmışlar yaşlı bilge zehirli nebatata “Ne yapmalıyız peki?” diye sormuş aralarından birisi.Çözüm bulamamışlar ilk anda günlerce süren bu düşünme döneminin ardından genç bir zehirli nebatat yaşlı bilge zehirli nebatatın yanına gitmiş “Ben” demiş “Bir çözüm buldum” haber hemen yayılmış ve bilgeler meclisi tekrar toplanmış merak içinde genç zehirli nebatatın söyleyeceği şeyi bekliyorlarmış.”Artık” demiş genç zehirli nebatat “kimsenin savaşacak hali kalmadı kötülerin en kötüsü ile zaten hep onlar kazanıyor böyle gidecek olursa hiç birimiz hayatta kalmayacağız” homurdanmalar başlamış zehirli nebatat meclisinde homurdanmalara rağmen devam etmiş genç zehirli nebatat “Bence biz onlarla anlaşma yapmalıyız yaşamamız için onların bizden istedikleri şeyleri vermeliyiz” bir tanesi bağırmış meclisten “Senin bu söylediklerin deli saçması nasıl anlaşacağız biz onlarla yanlarında konuşmamız yasak hem bizden istedikleri şeyin ne olduğunu bile bilmiyoruz.””Bizi güçlü dişleri ile çiğnemekten başka ne isteyebilirler ki artık zehirlerimizde onlara karşı gelemiyor”diye konuşan bir zehirli nebatatı “Yanılıyorsun” diye susturmuş genç zehirli nebatat.”Bizden istedikleri şey bizi çiğnemek değil bizim zehirlerimizi kullanmak ne yapacaklarını merak ediyorsunuz bizim zehirlerimizi tam olarak ben de bilmiyorum ama sanırım biz onlara ve diğer mahlukata zarar verebilecek az sayıdaki türden biriyiz ve bunun farkına henüz biz varamamışken onlar vardı ve bana öyle geliyor ki onlar bu kadar güçlü iken bizim onlarla işbirliğinden başka şansımız yok”.Sessizce oturan yaşlıca bir zehirli nebatat “Bu korkunç bir şey sen bize yaşamamız için diğer canlılara zarar vermemizi ve kendimizi İNSANa satmamamızı mı istiyorsun bunu ben ve ailem asla kabul etmeyiz gerekirse kendi canımızı verebiliriz ama diğer nebatata asla zarar vermeyeceğiz” demiş ve meclisten ayrılmış.Böylece İNSANa kendini satmayan ilk zehirli nebatat türü ortaya çıkmış.Genç zehirli nebatat “Onlara boyun eğmeyen her aile yok olacak” demiş.”Ben ve ailem ne yapacağız biliyor musunuz?Geldikleri zaman onlara adak olarak bazılarımızı bırakıp kaçacağız ve böylelikle ailemin neslinin devamını sağlayacağız.Bizi sakın ama sakın hain olarak nitelendirmeyin biz böyle yaparak belki diğer mahlukata da zarar vereceğiz ama en büyük zararı İNSANa vereceğiz çünkü bazılarımızın zehiri onları hala çok fazla etkiliyor.Eğer onlara boyun eğip dostmuş gibi davranırsak birbirlerine düştükleri kendilerini yok etmek için bizden yardım istemek zorunda kalacaklar.Belki kendimizden de çok kayıp vereceğiz ama onları yok etmek için başka çaremiz yok.”Meclisin ileri gelen bilge zehirli nebatatından biri alkışlamaya başlamış genç zehirli nabatatı “Ben ve ailem senin dediğini yapacağız çünkü bunca yıllık hayatımda kendi türüne bu kadar nefret duyan başka bir tür daha görmedim bu onlardan kurtulmamız için tek yol görünüyor.”İleri gelen bilge zehirli nebatat sözünü bitirir bitirmez bir alkış kopmuş bu genç kurtarıcı için.Bazı alkışlamayan bilge zehirli nebatatlar homurdanarak kalkmış ve meclisi terk etmişler.İşte böylelikle zehirli nebatat ve İNSANın savaşı son bulmuş.Ama kimin kazandığını kimse anlamamış.

0 yorum: