derinlemesine irdelenmiş bir mary and max yazısı

31 Mayıs 2011 Salı


sinema söz konusu olduğunda beğenmek ve sevmek kavramlarım birbirine geçmiş gibi olduğunu ancak aslında çok farklı şeyler olduğu gerçeğimi fark ettim. ben yıllarca seviyorum sandığım bir çok filmi beğendiğimi beğendiğimi sandığım bir çok filmi ise sevdiğimi anladım. şimdi bu ayrıma yol açan duyguları buram buram hissediyorum ancak bir his nasıl anlatılır ki. hisler beyin gücü ile savulan zararlı yaratıklardır. evet her his zararlıdır ve uzun süre bünyede bulunması hissizliğe yol açar. baki kalan huzurdur.


mary and max filmi üzerine bir şeyler söylerken fark ettim girişteki gerçeği. bu filmi çok sevdim, kare kare, karakter karakter sevdim. nuovo cinema paradisoyu böyle sevmiştim, el topoyu böyle sevmiştim, dreamersı böyle sevmiştim, tosun paşayı böyle sevmiştim... ama ben meğerse double life of veronique filmini beğenmişim, belle de jour filmini beğenmişim, the last emperor filmini beğenmişim... beğendiğim filmler mi sevdiğim filmler mi hiyerarşik olarak daha üstte bilemedim. sonuçta ben bir sinemasever ve sinemabeğenir olduğum gerçeğini öğrendiğim yarım saatten beri bunu düşünmekteyim. mesela insanlar ben öldükten sonra aa rahmetlinin filmi buydu diye ilk olarak neyi koymalılar beni anmak için sevdiklerimden birisini mi yoksa beğendiklerimden birisini mi.

0 yorum: