hipotez

30 Haziran 2011 Perşembe
dile gelenler düşüncelerden ziyade korkular olabilir

böcekler ve ağlama üzerine

29 Haziran 2011 Çarşamba


aslında bu yazıyı yazarken replikas dinlemiyorum. babazuladan yanayım şu an. ama bu yazı, te buraya yazılan bu yazı replikasın çekirge dansı ile bütünleşsin istiyorum. istiyorum ki yazıyı okuyan sen sevgili okuyanus gözlerini kapat ve ağlama sen sakın ağlama geçer diye diye oku bu yazdıklarımı. gözlerinin kapalı olmasına rağmen bu cümleyi okuyabil. bunu da. bunu da......
fa yoğurtlu vücut şampuanı kullandıktan sonra derinde bir kayganlık kalır. işte kalan bu dokunuş güzeldir. az önce kurumuş bele kadar uzanan bir saça dokunmak kadar güzeldir. ipeksi değildir aslında saçlar sayın okuyanus ipekler saçsıdır.bu yüzden dünyanın en şanslı hayvanları dut ağacının yaprağı ile beslenen kozalılardır. kelebek de derler, eğer çıkabilirse o kozadan. el kadar çocukken aldığı ipek böcekleri asla kelebek olmayan sen saygıdeğer okuyanus biliyorum çekirgeden tiksiniyorsun ancak hala gözlerin kapalı ve bir çekirgenin dansını seyrederken bu yazıyı okuyorsun ve biliyorsun ki: ağlama sakın geçer...

gözyaşı kelimesi ayrı mı yazılır birleşik mi bunu şu an için gerçekten bilemiyorum, ama mantığım ayrı yazılması gerektiğini söylüyor. gözden koptuysa o yaş artık ayrıdır gözden bu yüzden ayrı yazılmalıdır. kalbim birleşik yazılması gerektiğini söylüyor o damla gözden ayrılsa da süzülene kadar kökü gözdeyse eğer mevcudiyeti boyunca gözden ayrılmamıştır bu yüzden birleşik yazılmalıdır. neyse ki duygularımızı ve beynimizi teslim edeceğimiz bir devlet kurumu var bu konuya aydınlık kazanabilecek. yaşasın benim yerime hissedenler, benim yerime karar verenler. günün birisinde benim yerime çok üzüleceğinizi bilmek beni mutlu kılıyor.

ve artık yazının karpuza bağlanma vakti. karpuz denirse orada söz bitmiştir. çünkü karpuz sözsüzlüktür.

hipotez

27 Haziran 2011 Pazartesi
dile gelenler düşüncelerden ziyade kompleksler olabilir

aidet dönemi yazısı



bugün bir dost bu blogu kapatmamı söyledi hayatıma böylelikle yeni bir sayfa açabilirmişim. doğru söyledi sanırım ve bu cümle buraya not düşülse de görmezden gelinmeyi hakediyor.
bir ilişkinin benim için ne demek olduğunu anladım bir kaç zaman önce. sanılmasın ki aradan çokça zaman geçti. siz duygusal olarak boşluk diyebilirsiniz insanların yalnız ya da sevgilisiz olduklara zamana. külliyen bana uygun değil bu duygusal boşluklar. sizin o dediğinize aidiyetsizlik diyorum ben. belki de yaşam motivasyonu bu arada yaşam pornografiktir, sebebini düşünmek size kalsın.
aidiyetsizlik diyorum ne zaman duygusal boşlukta olsam siz ona gayet tabi sevgilisizlik, abazalık... vb diyebilirsiniz.
aidiyetsizlik dediğim şey aslında aidiyetin tersi hani benim şu çok az hissettiğim şey. aidiyet denen marketten alınmış kilosu altmış dokuz kuruş olan karpuzu alıp karpuzun hapur hupur yiyen adama karşı karpuzun hissettiği şeyle uzaktan yakından alakası yoktur. sahibiyet başka şey aidiyet başka. öyle olmasaydın aidinden.com yazdığımızda da sahibinden.com'a ulaşırdık.
kimileri için konformist kimileri için statükocu olarak nitelendirilebilecek ben, nasıl bu kadar aidiyet sorunu çekiyorum hakkaten hiç bir fikrim yok. ama insanlık fikri olmayan konularda da fikir yürütebilmeli. en sonunda bu fikir geçersiz bir işlem yürüttü ve kapatılması gerekiyor denir ve tamama basılıp olay orada kapanır.
yazı tarzımda birilerinden etkileniyorum ve bu yazı tarzı gittikçe hoşuma gidiyor.

bu yazdıklarımın çok fazla kişi kurumla ilgisi yoktur. aslında aile dediğin şey de sosyal bir kurumdur. ve beklerken adım saymak yapılacak en iyi işlerden birisidir.

bu arada yukarıdaki videodaki şarkıyı puzzle yaparken dinleyebilirsiniz. bazı müzikler sadece puzzle yaparken dinlenmek içindir bu evrensel bir gerçektir, dini dogmalar gibidir. dogmanın inak ve nas anlamına geldiğini takdir edersiniz ki el kadar çocuklar bile bilir.

deyiş

20 Haziran 2011 Pazartesi
bir belgeselden ibarettir dünya
tanrının ya da tanrıların hd kalitesinde seyrettiği

bir seçim yazısı 2 - hayat seçimlerden ibarettir

15 Haziran 2011 Çarşamba


çok büyük ikilemdir, muzlu süt mü yoksa çilekli süt mü içeceğine karar vermek. nasıl ki bir rakı adabı, bir şarap kültürü varsa bu işin de kültürü vardır. bir kere marketten alırken doğru almak gerekir. alacağın çilekli ve muzlu süt sayısı kesinlikle çift sayı olmalıdır. böylelikle dostu dosta kırdırmamış olursunuz. diğer yapılacak iş ise, dolabın rafına dizerken çapraz dizme usulünü kullanmaktır ki; süt içilmeye karar verdiğinizde şartlar eşit olsun. içilmek istendiğinde dolabın kapağı açılmalı ve bir kaç saniye içinde ne içeceğine karar vermek gerekir. işte bu bir iki saniye çok ikilemlidir. göz açıp kapayana kadar geçer ancak dengeler birisi lehine bozulacaktır artık. bu zor kararı verdiniz mi gerisi kolay.

muzlu süt hızlı içilir ki yoğun muz tadı alınsın. yok çilekli olan içiliyorsa işte o yavaş yavaş içilmelidir. keskin çilek aroması her defasında damakları, dişleri ve dili vursun hissettirsin kendini. çilekli süt ağız tadıdır, muzlu süt boğaz tadı. bu dediklerimi sakın unutmayın.



insan hayatındaki seçimler üzerine bir yazı

13 Haziran 2011 Pazartesi



puzzle yapıyorum, kafamı boşaltıyorum. dolu olmayınca kafa daha güzel ama daha zor boşalıyor. hani şişenin dibinde bir kaç damla su kalır, tepetaklak devirsen de şişeyi umursamadan su, aheste aheste akar ya; işte öyle güzel boşaltıyorum. cumartesi gecesi kesintisiz bir uyku çektim, ne güzel uyumuşum anlatılmaz. seçtiğim puzzle ilk günden beri almak istediğim puzzle. beğendiğin şeyi almak önemli pazılda. pazli ali efendi "yapıbozumculuk üzerinde post modern denemeler" adındaki puzzleseverlerin başucu eseri diyebileceğim kitabında der ki: ister yoksul ister fukara yemekten sonra yap bir educa. üstadı tam dinlemiyorum, ravensburger puzzle yapsam da kırılmamıştır diye umuyorum.