de de

5 Ağustos 2012 Pazar


annelerinizin dantelden ördüğü miğferlerle ölmezsiniz nöbet yerlerinde. kuvvet komutanlıklarının emridir.

bir er ortaya çıktı: komutanım benim annem tığ işi bilmez ölecek miyim ben?
bir komutan belirdi: öleceksin asker, birilerinin anası ağlamalı bu sefer de seninki olsun.
bir baba çıktı ortaya üç gün sonra: vatan sağolsun

konu vatan millet yahut silistre değildi, konu ölüm bile değildi. konu yalnızlıktı. nöbetteki yalnızlık. yalnızlıkla ölmüş birini tanımıştım. aslında ben onun yaşadığını sanıyordum. bi gün ne zaman öldüğünü söyledi. bi sabah uyanmış bir yıl kadar önce - bir kaç ayın lafını ölüler yapmaz, ben de yapmam- o gün ölmüş. hak rahmet eylesin dedim. bir arkadaşım var, bir aradayken en az ne kadar merdiven kullanırız oynadığım. bugün onla ölüm ve askerlik hakkında konuşmadım. ben onla ne dantel ne askerlik ne ölüm ne de telkari hakkında hiç konuşmadım. biliyorum bazı insanlarla daha önce bi şey söylemesen de dantel vs. hakkında hiç konuşmasan da hep yanındadırlar. neyse konu kimlerin yanyana olduğu değildi. cehenneme düşen bir tanıdığım, ruh çağırırken denk gelmişti o demişti. cehennemde bile kimle yanyana yanacağın belli değil diye. ey rahmetli demiştim. sen islamlık değil miydin? nasıl gördün cehennemi. müslüman basü badel mevt bekler. sus dedi, annem ve babama da söyleme. o gün bugündür sırdı aramızda bu konuşma. artık sırlığı kalmadı.

bir kitap okudum dedim birisine, kimdi hatırlamıyorum. birilerine birisinden bahsederseniz onları özlersiniz. ama hangi birisini özlediğinizi bilmezsiniz. bir kitap okudum hayatımda değişen bi şey olmadı ama neden bilmem çok etkilendim dedim. ne kitabı dedi, okumam yazmam yok benim. olsun dedim, şunu bilmek için bir şeye gerek yok; kadınların öyküleri, erkeklerin romanları can yakar bende. are you talking to me dedi. sus amına koydun ambiyansın diyemedim. sonra gitti şiirlerinden bir bukle getirdi. yağlı boya çalışmıştı. ben dedi renklerin dilinden anlarım okumam yazmam olmasa da olur. ben yine de yazarak anlatayım. bir kaç gün önce - hatta tam gününü vereyim perşembe günü- bir kitap aldım nargile içerken okuyayım diye. okudum gecesine ebem aradı seviştim ben diye. sessiz kaldım. nargile okurken okunan kitaplar vurmamalı. hatta ayakkabı dışında hiçbir şey vurmamalı. sevdiğim insan, hatta bu aralar zirveye oynar sevdiğimlikte, ayakkabı ve vurma analojisi yapmıştı bana. ayakkabı o yüzden ayrı.

sus artık dedi dede ikinci selamda. sema töreni böyle bi şey değil.

0 yorum: