.

7 Eylül 2012 Cuma

"o affedildi, çünkü ondan vazgeçildi" (rivayet olunur ki küçük iskender)

kelimelerin yazılmasından bahsetmiyorum, kelimelerin yaratılışından bahsediyorum.

beynimi bir kaç gündür tırmalayan bir cümle var, her saniye içimde, her an dilimin ucunda hep kendime söylüyorum. sırf kendim duyuyorum. sırf kendim duyayım diye hep kendime söylüyorum. bir zeki demirkubuz röportajında geçiyordu; isa'nın kendisini yakalatan adam için bile dua edeceğini söylüyordu. sonra bunun çok büyük bir kibir olduğundan bahsediyordu. affetmek, affettirmeye çalışmak ne büyük bir kibirdir. bir düşünün bunun üzerine, ardından affetmeyi düşünemez hale geleceksiniz. vicdanın kaçışının kapısını kapatacaksınız. yok yok meraklanmayın söyleyeceğim dilimdeki cümleyi. biraz da siz duyun sizin yüreğiniz sızlasın. bir film izledim derviş zaim derler adında bile sırlar gizli bir adamın yönettiği. sinema yazısı, film yazısı değil bu. ne yazısı olmadığını çok anlattım biliyorum. ama ne yazısı olduğunu bilmediğimden anlatıyorum bunları. belki sır ve hakikat o üç kelimede gizli.

şimdi tüm yazdıklarımı unutun. sadece bunu dinleyin: af'allahü anh

altı harfin gizemini bulmaya çalışıyorum günlerdir. dilimde, kalbimde... acıyor. bir yokluğa teslim olunuş. naifliğin zarafeti. allah onu affetsin. kimi affetsin? kim affetsin? affetmek? felaketim oluyor ağlıyorum kibrimden. öfkeyse öfke, hüzünse hüzün,acıysa acı... bir gözyaşı dökmediğim kaldı. kim bilir belki onu da yaparım. ve ağlamamı onurlandırırım. ıslaklıkla.

beni anlayamadığını söylüyor bazıları, öyle siz gibi bazıları değil canlı kanlı nefes alan benim yanımda nefes alanlar. daha nasıl anlatayım derdimi bilemiyorum. o kadar çok şeyi bilemiyorum ki. bu bilmediğim en çok bildiğim.

belki haklılar

önce söz vardı
sonra söylendi
sonra sus oldu
susuldu
sus

16 yorum:

Unknown dedi ki...

İsteyip de affedemediklerimi aslında affetmememin daha rahatlatıcı olduğunu öğrendim yazından,mutluyum.

la petite mort dedi ki...

tam olarak onu demedim ama neyse...

N.Narda dedi ki...

Derviş Zaim'in Cenneti Beklerken'i de güzeldi...

Cibran'ın bir sözünü okudum yakınlarda:Sınırsız hoşgörü, kibir hastalığıyla malul olarak tanımlanabilir.

Dediğinizle çok yakın sanırım. Affetmek Allah'a mahsustur.Yani kırılmana bile gerek yok, affetme büyüklüğüne erişemeyeceğine göre...İpince bir nüans yakalamışsınız. Videoyu da şimdi izleyeceğim...

la petite mort dedi ki...

affetmek allahın kibridir demem daha doğru olur. ama orası da biraz muallak.

videoyu izledikten sonra tekrar yorum yaparsan sevinirim.

N.Narda dedi ki...

Mesnevi'ye yorum yapmak ben gibilerin haddine değil. Ancak o ilk beyitlerin kaba da olsa açıklamasını öğrendiğimden bu yana hiç aklımdan çıkmaz: Bizim asıl yurdumuz burası değil, sürgün olduğumuz bu dünyada asıl yerimizi ve aslımızı arıyoruz. İçimizde bir türlü dinmeyen özlem duygusu aslında bu yüzden...Bu ney gibi, ki o da sazlıktan yani yurdundan kopartılmış bir kamıştır ve bu hüzünlü sesi,feryadı özlemindedir...

Dediğim gibi mesnevinin yorumu bana kalmamış. Ama Kibr sıfatının insanlara kullanılmaması gerektiğini sadece Allah'a ait olduğunu söylemişti biri bana. İnsan olsa olsa gururlu olabilirmiş...Bazı perdeleri geçmiş dervişler de belki bu yüzden Allah'ın o kadar büyük olmasından dolayı herkesi affedeceğini,bunun şanından olduğunu söylemişlerdir... İyi geceler efendim:)

Adsız dedi ki...

okudum. bi daha, bi daha ve bi daha daha.
şimdi bu iki kelime bi kaç gün de beni tırmalayacak sanırım. ya sabahlara kadar tartışmak lazım
yada hamuş olmak. ve hangisini yapmak gerektiğini de en son söylemişsin zaten.

la petite mort dedi ki...

sabahlara kadar konuşulsa da susulmayacak mı hem?
gene hatırlattın bana affallahü anh'ı hayra mı oldu bilemedim.

Adsız dedi ki...

her işte vardır bi hayır :) yığınla eski yazının içinden buna takılıp kalmam tesadüfmüdür? bilemedim. aslında dediğin gibi en çok bilemediğimi bildim.
ben de haftalarca Ene'l-Hakk'a takılıp kalmıştım, bazen nevrotik boyutlara varabiliyor.
geçenlerde bir din BÜYÜĞÜ! zümer 53 için şöyle bir açıklama yaptı; yaradan bu ayette 'allah bütün günahları bağışlar' diyor. 'bağışladım' demiyor. neden? çünkü öncesinde kulluğunu göstermen, tövbe etmen gerekir. allah yaratmış olmanın lütfunu sergilemek istiyor, 'af dileyin afedeyim' diyor.
bu kısacık görüntü hafızama kazındı, senin yazdıkların da bana bunları hatırlattı yeniden.

ve mesnevi! ney den ses çıkarmayı başardığımda tam da bu kısmı sırtıma dövme yapmak istemiştim :)
fazlaca takılmışım sanırım (yaptırmadım tabi)

ve evet çok uzattım, nihayetinde sonu sonsuz suskunluk.

la petite mort dedi ki...

bazen senin benim bir kaç günümü alan bir kaç kelimenin peşinden bir ömür koşuyor insanlar. enel hak diyen adam mesela. bunun için ölmüştü. mutlu ölmüştü.

din büyüklerinin dediğine aldırmıyorum ben. eğer din denen gibi bir şeyse bir büyük yoktur. yok eğer din gösterildiği gibi bir şeyse bir büyük vardır ve ben büyüklüklere kayıtsızım. belki günün birinde zümer elliüçe ayetleme yazarım.

sırta mesnevinin ilk beyitleri dövmesi hoş duruyor keşke yaptırsamışın.

uzun uzun konuşabilirsin. nasılsa uzun uzun susucaz.

Adsız dedi ki...

tam da bu sebepten çok takılıyor kafama. aynı allaha inanan adamlar aynı inanç uğruna ya ölüyor ya öldürüyor. ve başının gideceğini bile bile doğru bildiğinden vazgeçmemek! büyük erdem.

din büyüğü diye yazmam küçük görmemdendi. saygı duyduğum dervişler ve din insanları var ama onlarda kendini değil büyük-küçük bir hiç olarak görüyor zaten.

o zaman cesaret edemedim. sanırım dövme işini tekrar düşünebilirim.

la petite mort dedi ki...

cinayet insanlık tarihi kadar eski. ister dine inan ister bilime. çünkü mesele öldürmek değil, ölmemek.

dövmesnevi fikrini düşünmeye devam et, gittikçe daha çok kanım ısındı o dövmeye. farsça olacak değil mi?

Adsız dedi ki...

mesele ölmemek! doğru.
dövmesnevi de güzel isim oldu bak :)
kesinlikle farsça olur eğer yaptırırsam. tipografik olarak müthiş bi alfabe zaten. hem her gören de anlamayıversin. lakin sağına soluna japonca canım anam yazdıran, nebileyim sırf modaya uygun olsun diye koluna bacağına çocuklarının isimlerini yazdıranlar yüzünden çok fena soğudum dövme işinden. bilemiyorum, bilemiyorum!

la petite mort dedi ki...

japonca canım anam yazdırmak bana bi şey hatırlattı.

Adsız dedi ki...

acaba nedir, nedir?

la petite mort dedi ki...

bir an beni tanıdığını düşündürten bir şey. ama bu da yığınla eski yazının içinden buna takılıp kalman kadar tesadüftür.

hayır hayır canım anam yazmıyor herhangi bir yerimde uzakdoğu alfabelerinden biriyle yazılmış.

Adsız dedi ki...

:) tesadüfler güzel şeyler.
sondaki açıklamayı yapman da iyi oldu.