şiir

17 Eylül 2012 Pazartesi
annelerine tolga diye seslenen çocuklar gördüm
gerizekalı piç kurusu tolga diye anne mi olur?
anne diyeceksin
hanım teyze al şu çocuklarını
yoksa emniyetten arkadaşlar beni almak zorunda kalacaklar
bilirsin onlar benim kadar merhametli değiller

şimdi sen ne yapıyorsun
şiir mi okuyorsun
türkü mü dinliyorsun

şimdi ben hem şiir yazıyorum
hem türkü dinliyorum
evet bu bir şiirdir
evet bu bir pipo değildir
pipo görmek için lütfen linki tıklayınız
linkin park dinlemek için ise lütfen bu linki tıklayınız

şair burada romence konuşmak istemiştir
păcatele tale albine
şair burada google translate kullanmıştır

hamiş: şair aşırı dozda asit kullanmıştır
hamişiki: şair boş vakitlerinde otlaklarda gezmektedir
hamişüç: şair sorunsuz bir çocukluk yaşamıştır
hamişdört: şair bir sürü dua bilmektedir
hamişbeş: şair gökyüzüne en son ne zaman baktığını hatırlamamaktadır
hamişaltı: şair şiir yazan kişidir

avaz avaz

10 Eylül 2012 Pazartesi
ölüyorum dedim
kalk getir dediler
neyi dedim
kelime-i şahadet dediler

can havliyle bir kalktım
koşmaya başladım
öyle öyle kaçmışım cennetten
öyle öyle kaçmışım cehennemden
öyle öyle kaçmışım araftan
burası muamma

yakalayamadı beni azrail
döndüm arkamı
ben dedim senle nasıl oynanır bilirim
çok bilgiliyim ben
yedinci mührü de izledim
deli dumrul'u da
haha dedi azrail eksiğin var benden yana
sen öyle san dedim
okudum onu da bilirim efrasiyab kim
koş bakalım cahil dedi
bir gün kesişecek bu yollar

arkama baktım
azrail yoktu
önüme baktım
yepisyeni bir hayat
ellerimle cebimi yokladım
ceplerim boştu
karnım aç
abi dedim yoldan geçen gevrekçiye
he asked me where i was from
kahire dedim
i m the purple rose of cairo

güldü gülüştük
gevrek gevrek güldün gevrek ver şimdi
uzattı bi tane kemire kemire yürüdüm yolda
baktım olmayacak böyle
azraile posta koymak zor
elde yok avuçta yok
telif haklarımı sattım
şerefine şiirler yazdım
resimler yaptım
kazandığım tüm parayla
hayatıma kumarlar oynadım
beşi beş liradan beş mermi doldurdum altıpatlara
birini kafama beşini havaya
hooop geldi mi yirmibeş lira
günde beş kere yapsam iyi para
masrafı yok
akarı kokarı yok
bir mermiye para gider
ölürüm de vermem canımı

.

7 Eylül 2012 Cuma

"o affedildi, çünkü ondan vazgeçildi" (rivayet olunur ki küçük iskender)

kelimelerin yazılmasından bahsetmiyorum, kelimelerin yaratılışından bahsediyorum.

beynimi bir kaç gündür tırmalayan bir cümle var, her saniye içimde, her an dilimin ucunda hep kendime söylüyorum. sırf kendim duyuyorum. sırf kendim duyayım diye hep kendime söylüyorum. bir zeki demirkubuz röportajında geçiyordu; isa'nın kendisini yakalatan adam için bile dua edeceğini söylüyordu. sonra bunun çok büyük bir kibir olduğundan bahsediyordu. affetmek, affettirmeye çalışmak ne büyük bir kibirdir. bir düşünün bunun üzerine, ardından affetmeyi düşünemez hale geleceksiniz. vicdanın kaçışının kapısını kapatacaksınız. yok yok meraklanmayın söyleyeceğim dilimdeki cümleyi. biraz da siz duyun sizin yüreğiniz sızlasın. bir film izledim derviş zaim derler adında bile sırlar gizli bir adamın yönettiği. sinema yazısı, film yazısı değil bu. ne yazısı olmadığını çok anlattım biliyorum. ama ne yazısı olduğunu bilmediğimden anlatıyorum bunları. belki sır ve hakikat o üç kelimede gizli.

şimdi tüm yazdıklarımı unutun. sadece bunu dinleyin: af'allahü anh

altı harfin gizemini bulmaya çalışıyorum günlerdir. dilimde, kalbimde... acıyor. bir yokluğa teslim olunuş. naifliğin zarafeti. allah onu affetsin. kimi affetsin? kim affetsin? affetmek? felaketim oluyor ağlıyorum kibrimden. öfkeyse öfke, hüzünse hüzün,acıysa acı... bir gözyaşı dökmediğim kaldı. kim bilir belki onu da yaparım. ve ağlamamı onurlandırırım. ıslaklıkla.

beni anlayamadığını söylüyor bazıları, öyle siz gibi bazıları değil canlı kanlı nefes alan benim yanımda nefes alanlar. daha nasıl anlatayım derdimi bilemiyorum. o kadar çok şeyi bilemiyorum ki. bu bilmediğim en çok bildiğim.

belki haklılar

önce söz vardı
sonra söylendi
sonra sus oldu
susuldu
sus

tatil yazısı ve bir film sahnesi

4 Eylül 2012 Salı

bir yerleri görmek için illa oraya gitmek mi gerekir. saçma; bira içilen her zaman tatildir. sevilenle bira içilen her yer mi? işte orası cennettir. yüksek sesle yapılan anons(frekansı bir yarasanın duyacağından bile fazla): "sevgiliyle bira içmeyiniz, aksi durumda ölmüşsünüz demektir"

sahne 129
(adam içeri girer, elleri nemlidir. tuvaletten çıkmıştır. tuvaletten sonra ellerini yıkama alışkanlığı vardır. ne mutlu. masanın üstünde bir tabak tuzlu leblebi bir şişe bomonti 50'lik şişe vardır. adam masanın yanındaki tekli koltuğa oturur, azcık doğrulur tuzlu leblebiden alır. ıslakla buluşan tuzlu leblebi biraz yumuşamıştır. adam tuzlu leblebiyi ağzına atar. avcunda bir kaç tane daha kalmıştır. bomonti biradan bir yudum alır. büyük bir yudum. bir tane daha leblebi atar ağzına. adam bakışlarını sağa doğru yöneltir. kamera adamın bakışlarıyla birlikte döner. üçlü koltukta güzelce bir kadın uyumaktadır. sola meyilli yatmaktadır. sol eli koltuktan sarkmaktadır. kamera tekrar adama döner. nerden geldiği bilinmeyen bir karanfil vardır adamın elinde.)
(dış ses) sen karanfile eğilimlisin alıp sana veriyorum işte.
(kamera tekrar kadına döner.) kadın uykuyla uyanmak arasında bir mahmurlukla: bi şey mi dedin aşkım?
(kamera kadını gösterirken) bir adam sesi: hayır uyu sen

noman

2 Eylül 2012 Pazar
bir spor salonunun duvarında kaslı bir erkek vücudunun üzerinde yazan:
no pain no gain

bir parktaki basketbol sahasında grafiti ile yazan:
no blood no faul

bir ekonomi profesörünün masasında a4 kağıdındaki çıktıda yazan:
no free lunch

bir amansız savaş karşıtının çantasındaki magnette yazan:
no religion no war

bir gelecekten beklentisi olmayan garip görünüşlü çocuk tarafından kiremitle yazılmış yerde yazan:
no future no hope

bir sokakta ölü bulunmuş evsizin cebinden çıkan kağıtta yazan:
no hope no fear

bir ergenin odasındadaki posterde rastalı adam resminin altında yazan:
no woman no cry