dengeli beslenme

4 Ağustos 2013 Pazar


gözlerimi alamadığım birisi var. parasız kalmıştım bir kaç gün önce, bir yerden de para bekliyordum. daha doğrusu umut ediyordum. karnım acıktı. umudum kırılmaya başladı. emanetçiye gittim, hani şu rehinciler var ya onlardan birisi işte. verecek bir şeyim yoktu. gözlerimi koydum masaya. masa göz göz olmuştu. gözlerim yaşarmıştı. sanırım olmaması gerektiği bir yerde olduklarından. gözlerimi aldı rehinci bana para verdi. bir kaç kağıt para, biraz da madeni. dükkandan çıktıktan sonra demir paralardan iki tanesini göz boşluğuma yapıştırdım. gözümü para bürüdü diye espri yaptım içimden. anatomik olarak yanlış bir espriydi. göz çukurumu para bürüdü diye düzelttim esprimi, içimden. yalpayarak yürüdüm, sokaklarını avcumun içi gibi biliyordum bu şehrin. ancak bir sorunum vardı, küçük bir sorun. avcumun için göremiyordum. navigasyonunu kaybetmiş kamyoncu gibiydim. acıklı. acıkmıştım. paraları büyüklüklerine göre farklı ceplerime koymuştum. iki tane cebim vardı. yirmilikler sağ cepte. bozuklarla, onluklar sol cepte. bir pideciye girdim. patron yok. dediler. yanlış anladınız beni monsieur dedim. doğru yazmış mıydım emin olamadım. fransızca hep zordu. görmüyorken de. ben karnımı doyurmaya geldim. kusura bakma kardeş biz seni şey sandık dedi. şeyin altını çizmişti. kulaklarımla görmeyi öğrenmiştim, altı çizili kelimeyi hemen duymuştum, ya da görmüştüm. mühim değildi insanlık haliydi. sokaklarda gözünü para bürümüş binlerce insan vardı. bir garson çocuk sesi ne vereyim abime dedi. kıymalı yumurtalı bir buçuk porsiyon pide istiyorum dedim. yanında da ayran. ayran yok abi dedi. ayran satma ruhsatımız yok mahçubiyetle. yeni hükümet ayran satışına bir sürü engel getirmeye başlamıştı. iyi bir bira ver o zaman dedim. tamam abi dedi. yumurtanın sadece sarısını istiyorum, bir de bira pideyle birlikte gelsin dedim. tamam abi dedi. ancak beni dinlemedi, birayı önden getirdi. otoritem sarsılmıştı. birayı yemekle birlikte istemiştim dedim. alıp geri götürdü. pideyle birlikte birayı getirmedi. yani hemen getirmedi, bir kaç dakika sonra getirdi. sanırım benden intikam alıyordu. umarım içine tükürmemiştir biranın diye düşünürken kapağı açılmadığını fark ettim. çevirip açtım. ne garip sırf intikam almak için iki kere iş yapmıştı garson çocuk. hesabı ödedim. çıktım. böyle böyle on gün kadar, karnım doydu sayılır. ancak göz pınarlarım kurumuştu artık. ağlamaktan değil gözsüzlükten.

para bekliyorum bir yerden. daha doğrusu umut ediyorum. birayı seviyorum. ayrandan daha çok.

12 yorum:

deeptone dedi ki...

hımmmm çok güzel bi yaklaşım.
:)

ayran pide türk işi gibi.
ama bizde yirmilik demir para yok di mi.
bi de fransızca yazıyo ha.

mais oui, c'est bonne.
:)

la petite mort dedi ki...

bira pide aslında pek türk işi değil ama mecburiyetten. yasaklar her yerde engeller. yirmilik demir para yok. nümizmatik ve maliye bakanlığı böyle der. not: demir para basma yetkisi maliyededir. demir yirmilik gibi bir iddiamda olmadı.

selamlar...

deeptone dedi ki...

hah hah haaaa kahkaha patlattım seni hınzır.
:)

Katun dedi ki...

bayım o ilk cümlenin orda olma sebebi nedir?

la petite mort dedi ki...

ah ne zamandan beri bu sorular, yazana sorulur oldu. nolur yanlış anlamayın mademoiselle çok uzun bir süredir milli eğitim müfredatından uzağım.

cevap: her şeyin bir nedeni vardır, damalı bayrakların bile.

Katun dedi ki...

Ya bırakınız yemişim müfredatı.. (Kastım anlaşılmamış.)

la petite mort dedi ki...

atarlı bayan kastınızı açıklamanızı rica ederim.

Katun dedi ki...

Neli!!

la petite mort dedi ki...

elbette ki şeftalili.

Katun dedi ki...

Kelimeler güzel akıyordu.anlam Ritmini bozuyordu,cümlenin başta oluşu...hepsi buydu oysa..
Şeftaliye ne gerek vardı.sevgiyle bayım.hoşçakalın..

Turuncu Kuyu dedi ki...

Gözlerini bıraktığın yerde bulabildin mi?

la petite mort dedi ki...

maalesef hala orada, alamadım henüz.