bu da böyle bir anımdır

1 Kasım 2014 Cumartesi

yabancı ve soğuk bir şehirde karnımı doyurabilecek tek bir yer bulamadan saatlerce yürümüştüm bir seferinde. mübarek bir bayram öncesi miydi neydi. çaresizce eve geri dönerken, yiyecek hiçbir şeyin olmadığı bir evden bahsediyorum, çok yakında açık bir benzin istasyonu görüp marketinden sandviç alıp karnımı doyurmuştum. saatlerce dolaşmama sebep olan evden çıkar çıkmaz sağa ve sola sapan yollardan benzinliğin olmadığı tarafa yürümüş olmamdı. bir nevi farklı tercihimin acısını çekmiştim. eğer burda sosyal bir mesaj verecek olsaydım, bazen farklı tercihlere sahip olmak acıya sebep olur diyebilirdim. neyse ki mesaj kaygısı gütmeyen bir adamım.
sonra gözlerimi açtım yıllar yıllar geçerken yabancı olmayan büyük bir şehirde metroya giden alt geçitlerin birisinden geçerken ilkel dediğimiz mağara insanı atalarıma bir selam çaktım içimden. hem de şu yanarlı dönerli billboardlara bakarken. dedim ki kendi kendime aradan bir kaç bin yıllık bir zaman geçse, şimdiki insanlık ile o insanlık arasında çok fark olmuş olsa, o dönemin insanları billboardlara bakıp mağara yazısı olduğuna kanaat getirseler. günde en az yüzbin insanın geçtiği bu tünelleri hiçe saysalar, onların duygularını, acılarını, açlıklarını, tokluklarını, düşlerini, kaygılarını, sevgilerini, hatta ve hatta aldıkları tüm nefesleri hiçe saysalar. düşünsenize bir insan dakikada ortalama on yedi nefes alsa ve hepsini de verse, o tünellerde yaklaşık yirmibeş dakikasını geçirse, hiçe sayılan günlük nefes sayısını hesaplayabilir misiniz. hiçe sayılan nefeslerin hesabını hangi kibir verecek. birkaç bin yıl sonranın modern insanı mı yoksa bugünün ilkel insanı mı? bu korkunç muğlaklık bitirmeden metroya giren turnikenin sesiyle kendine gelmiş bu adamı kibrinizle yok etmiş sayılır mısınız geleceğin güzel insanları.

2 yorum:

Azize dedi ki...

İlginç bir anı.
Resim kimindir?

la petite mort dedi ki...

hatırlamıyorum ki, googleda buldum. öğrenince haber veririm.