shhhhhh

29 Kasım 2014 Cumartesi

what if i was not born? then it s a huge silence...
like beatles
before beatles, there was silence...


edilmiş kombin ve güzel şarkı

26 Kasım 2014 Çarşamba
koşa koşa geldim eve
beni bekliyordu bu dua

biliyorum tanrım
çok kötü şeyler olacak
en azından çocukları koru
oniki yaşından gün almışlar da dahil

üzerime yapışmış kirlerimi arıtıyorum bu akşam
kısır döngülere mecbur bir hayattan ne beklersin ki
pisleniyorsun, arınıyorsun
hisleniyorsun, arınıyorsun
bırakayım da bu hayat başkal'arını yorsun






şu an

13 Kasım 2014 Perşembe
kadıköy'de bir pasajın ucundaki kitapçının kitaplarının birinin içindeki istirahatinden alınandır. belki de çalınan. kimine göre pirüpak enerji, kimine göre safsata. nerden bakarsan bak otuz üç yıl bir nostaljidir. saman kağıda yazılmış, güzel el yazıları mı kaldı azizim. calibri mi ariel mi daha okunaklı kavgaları veriledurulurken gökkubbe altında. vaktiyle yazılmış, sonrasında jpeg'e dönüştürülmüş kelepir bir orospudur zaman. gençliğinde güzeldir, eskiden olan herşey güzeldir.


hayata dair

7 Kasım 2014 Cuma
buraya zorla gelmedin ya diyorlar
ama isteyerek de gelmedim

ah güzel ahmet abim benim

2 Kasım 2014 Pazar
çok komiksin azrail, ciguli ölür mü?


bu da böyle bir anımdır

1 Kasım 2014 Cumartesi

yabancı ve soğuk bir şehirde karnımı doyurabilecek tek bir yer bulamadan saatlerce yürümüştüm bir seferinde. mübarek bir bayram öncesi miydi neydi. çaresizce eve geri dönerken, yiyecek hiçbir şeyin olmadığı bir evden bahsediyorum, çok yakında açık bir benzin istasyonu görüp marketinden sandviç alıp karnımı doyurmuştum. saatlerce dolaşmama sebep olan evden çıkar çıkmaz sağa ve sola sapan yollardan benzinliğin olmadığı tarafa yürümüş olmamdı. bir nevi farklı tercihimin acısını çekmiştim. eğer burda sosyal bir mesaj verecek olsaydım, bazen farklı tercihlere sahip olmak acıya sebep olur diyebilirdim. neyse ki mesaj kaygısı gütmeyen bir adamım.
sonra gözlerimi açtım yıllar yıllar geçerken yabancı olmayan büyük bir şehirde metroya giden alt geçitlerin birisinden geçerken ilkel dediğimiz mağara insanı atalarıma bir selam çaktım içimden. hem de şu yanarlı dönerli billboardlara bakarken. dedim ki kendi kendime aradan bir kaç bin yıllık bir zaman geçse, şimdiki insanlık ile o insanlık arasında çok fark olmuş olsa, o dönemin insanları billboardlara bakıp mağara yazısı olduğuna kanaat getirseler. günde en az yüzbin insanın geçtiği bu tünelleri hiçe saysalar, onların duygularını, acılarını, açlıklarını, tokluklarını, düşlerini, kaygılarını, sevgilerini, hatta ve hatta aldıkları tüm nefesleri hiçe saysalar. düşünsenize bir insan dakikada ortalama on yedi nefes alsa ve hepsini de verse, o tünellerde yaklaşık yirmibeş dakikasını geçirse, hiçe sayılan günlük nefes sayısını hesaplayabilir misiniz. hiçe sayılan nefeslerin hesabını hangi kibir verecek. birkaç bin yıl sonranın modern insanı mı yoksa bugünün ilkel insanı mı? bu korkunç muğlaklık bitirmeden metroya giren turnikenin sesiyle kendine gelmiş bu adamı kibrinizle yok etmiş sayılır mısınız geleceğin güzel insanları.