tag:blogger.com,1999:blog-85934146552179617472024-03-13T07:36:11.668+03:00la petite mortMİNİMALİST BİR KARGAYIM BEN SADECE ÖLÜ ETİ YERİMla petite morthttp://www.blogger.com/profile/17393315183496992891noreply@blogger.comBlogger481125tag:blogger.com,1999:blog-8593414655217961747.post-80530624738918412132018-11-02T12:56:00.001+03:002018-11-02T12:56:57.260+03:00dönüş<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
bizim köyde birisi ölünce ardından allah rahmaninov eylesin denir ve mevlütünde şu çalınır.<br />
tipik anadolu ortodoks köylüsü işte.<br />
<br />
şu:<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe width="320" height="266" class="YOUTUBE-iframe-video" data-thumbnail-src="https://i.ytimg.com/vi/wTH0pcu_t_8/0.jpg" src="https://www.youtube.com/embed/wTH0pcu_t_8?feature=player_embedded" frameborder="0" allowfullscreen></iframe></div>
<br />
<br />
bizim köylülerden birisi kelime esprilerini çok sever ve geri döneceğini söylerse döner. </div>
la petite morthttp://www.blogger.com/profile/17393315183496992891noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-8593414655217961747.post-75582546681195011562016-06-19T22:19:00.002+03:002016-06-19T22:19:49.153+03:00ve<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
bir gün döneceğim...</div>
la petite morthttp://www.blogger.com/profile/17393315183496992891noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-8593414655217961747.post-54682833012683785352016-04-03T22:08:00.004+03:002016-04-03T22:08:59.068+03:00almanak bölü elli iki<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
bu hafta sonu yurt genelinde kitlesel ölümler olmadı, medyada insanlık suçları ile ilgili bir gündem oluşmadı. olduysa da ben duymadım. ağız dolusu küfürü hakeden tek şey kuponumu yatıran olimpik marsilya fc oldu. pikimin marsilyası. çok güzel şarkılar dinledim. bazılarını hiç duymamıştım. kimisini de duymuştum ama taa kaç yıl önce. fenerbahçe de puan kaybetti. bu hafta sonu güzel bi hafta sonuydu. bu hafta sonu gibi olun. kesin emirdir.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe width="320" height="266" class="YOUTUBE-iframe-video" data-thumbnail-src="https://i.ytimg.com/vi/FYcpY6MYW0s/0.jpg" src="https://www.youtube.com/embed/FYcpY6MYW0s?feature=player_embedded" frameborder="0" allowfullscreen></iframe></div>
<br /></div>
la petite morthttp://www.blogger.com/profile/17393315183496992891noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8593414655217961747.post-13017268723521558192016-03-27T23:22:00.002+03:002016-03-27T23:22:48.107+03:00aslında sekiz martta yazılmış ama yayınlanamamış yazı<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
merhaba canım<br />
ben patriark kolektif bilinçaltının adamıyım. umarım bayanlığınızı bilir yazıyı okumayı burda kesersiniz. biz de ağzımızdan köpükler şaça şaça sizi iğrendiririz. ancak siz okumayı bıraktığınız için bihaber halde evde sarma yaparsınız. ben zaten oldum olası bayanların okumasından rahatsız olurum da kimselere söyleyemem. modernlik bunu gerektirir. oysa bayan dediğin bayanlığını bilecek sadece sarma saracak. ben de onu yiyeceğim. çünkü sarma sarmak ve annelik kutsaldır. bayan olmak bunu gerektirir. okumayı gerektirmez. okullar bayan olmayanlarındır. ne güzeldir sadece erkek egemen okul. kahrolsun karma eğitim yaşasın sapık eğitim. sapık eğitim saplardan oluşan eğitim birliği. bi de kadın değil bayan. gay değil ibne ya da erkeksi lezbiyen.</div>
la petite morthttp://www.blogger.com/profile/17393315183496992891noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-8593414655217961747.post-30498513285709334812016-02-19T01:05:00.003+02:002016-02-19T01:06:30.952+02:00tüyler ürpeten<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
burda inebilir miyim dedim. olmaz dedi. kapıları kilitledi, gaza daha çok bastı. bir duman kapladı içeriyi. iç yolculuğa çıkardı beni. ruhumu gördüm orda. yani bir ruhu gördüm. ruh varmış, içerdeymiş. hep onun ben uyurken dış yolculuğa çıkıp yukardan beni gördüğünü hayal ederdim. görsel sanatlardaki tasvirlerden oldukça etkileniyorum sanırım. merhaba dedim. hiç dış yolculuğa çıkıp beni görmüş müydünüz dedim. hayır dedi. soğuktu. ruh içte ve soğukmuş. o an öğrendim. ben size inanmıyordum dedim. ne istiyorsun dedi. hiçbir şey dedim. yanlışlıkla yolum buraya düştü az ilerdeki trafik ışıklarında inecektim. şöför bey müsaade etmedi. o sebeple burdayım dedim. iyi dedi. konuşmadı başka. çok zayıf görünüyorsunuz kaç kilosunuz siz dedim. 0,021 dedi. ruh içte, soğuk ve inceymiş. o an öğrendim. ben sorarsam kısa cevaplar verecek gibiydi. başka soru sormayı düşündüm. vazgeçtim. ikimiz de şu şey her neyse etkisi geçse de gitsem diye bekliyorduk. havaya falan baktım. o da bir şeylerle oyalanıyordu. sonra zamanı geldi. dış yolculuğa başladım. gözlerimi hiç kapatmamıştım ama kendime geldiğimi hissettim. kendimi bir hoşgeldin ve sıcak bir gülümsemeyle karşılayıp camdan dışarı baktım. sahilden geçiyorduk. bir tane gemi de tersi istikametimize, karadenize doğru gidiyordu. burda inebilir miyim dedim. durdu kapıyı açtı. daha doğrusu dururken kapı da açılmaya başladı. indim. ruhumu sikeyim dedim. çok sıkıcıymış. ruh içte, soğuk, ince ve sıkıcıymış.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen="" class="YOUTUBE-iframe-video" data-thumbnail-src="https://i.ytimg.com/vi/8MAU5bIpD8A/0.jpg" frameborder="0" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/8MAU5bIpD8A?feature=player_embedded" width="320"></iframe></div>
<br /></div>
la petite morthttp://www.blogger.com/profile/17393315183496992891noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8593414655217961747.post-29177550173498298702016-01-14T22:48:00.001+02:002016-01-14T22:48:24.511+02:00ucuz bilgelikyine herkes gittiğinde, geride sadece ben kalacağım.la petite morthttp://www.blogger.com/profile/17393315183496992891noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8593414655217961747.post-3251041980798035352015-12-16T00:30:00.003+02:002015-12-16T00:30:30.931+02:00gelli gitliartık şiirler yok. şarkılar, resimler, yazmalar yok. safi an var. geçeni unutmuş. gelenini görmeyen. bir sokak kuytusunda kimbilir kaçıncı promil kanında, hangi keyif verici maddenin duyarlılığında algılar. <br />
ve hayat, kimlik soran bir memur gibidir. çok fazla dolanmayın buralarda diyen. o anı sikip atan.<br />
<br />
hayır hayır şarkılar var. şiirler de...<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe width="320" height="266" class="YOUTUBE-iframe-video" data-thumbnail-src="https://i.ytimg.com/vi/fKdk4dvmIM0/0.jpg" src="https://www.youtube.com/embed/fKdk4dvmIM0?feature=player_embedded" frameborder="0" allowfullscreen></iframe></div>
<br />la petite morthttp://www.blogger.com/profile/17393315183496992891noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8593414655217961747.post-30984699423731821282015-11-17T23:23:00.000+02:002015-11-17T23:23:19.710+02:00kanun madde fıkra bent deresibir avukat sevdiği olması olası berikine söylüyordu.<br />
"ben seni emsal gösteririm de, benzerin yok ki senin."<br />
ne kadar naif, ne kadar hukuki.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe width="320" height="266" class="YOUTUBE-iframe-video" data-thumbnail-src="https://i.ytimg.com/vi/UuOCNuK-VLQ/0.jpg" src="https://www.youtube.com/embed/UuOCNuK-VLQ?feature=player_embedded" frameborder="0" allowfullscreen></iframe></div>
<br />la petite morthttp://www.blogger.com/profile/17393315183496992891noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-8593414655217961747.post-52962131891649282542015-11-10T23:34:00.000+02:002015-11-10T23:34:01.206+02:00özlemle andıklarımızbazı günler unutulmaz. hayır hayır liderlerden, devlet kurucularından ve ya mühim insanlarla ilgili bir kayıptan bahsetmiyorum. bazı günler unutulmaz; kişisel tarihlerinde kişilerin. bugün öyle bir gün değil. en azından benim için. takvimde bir gün sade. az sonra kendimle çelişeceğim. kişisel tarihimde unutulmaz dediğim pek çok günün tarihini hatırlamıyorum. hangi güne denk geldiğini de biraz düşünerek bulabilirim. belki. unutulmaz günler de bugün gibi. takvimde bir gün sade. tek farkı, geriye kalanlar takvimlere sığmıyor. sobanın üzerindeki kestanenin pişmesini beklemek gibi. <br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe width="320" height="266" class="YOUTUBE-iframe-video" data-thumbnail-src="https://i.ytimg.com/vi/PeGzIqttukQ/0.jpg" src="https://www.youtube.com/embed/PeGzIqttukQ?feature=player_embedded" frameborder="0" allowfullscreen></iframe></div>
<br />la petite morthttp://www.blogger.com/profile/17393315183496992891noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-8593414655217961747.post-29614955440204332142015-10-22T22:45:00.002+03:002015-10-22T22:45:31.900+03:00ses<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen="" class="YOUTUBE-iframe-video" data-thumbnail-src="https://i.ytimg.com/vi/ipUkPaLIFnI/0.jpg" frameborder="0" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/ipUkPaLIFnI?feature=player_embedded" width="320"></iframe></div>
<br />
bunu okuyan bunu dinlesinla petite morthttp://www.blogger.com/profile/17393315183496992891noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-8593414655217961747.post-83950300840512205352015-10-20T21:40:00.001+03:002015-10-20T21:40:49.612+03:00kaderli yazıo her zamanki sakin ve ifadesiz haliyle bir roman karakterini andırıyordu. hangisi olduğunu okuyanlar biliyordu. oysa çok yorgundu, vücudunda bazı yerler ağrıyordu. bir önceki gece sokaktaki serserilerden yediği dayakla ilgisi var mıydı yok muydu bu ağrıların sorgulamadı. diğer binlerce şeyi de sorgulamadı. sadece dinlenmek istiyordu, uyumak ve ertesi sabaha kalkmamak. çok büyük olasılıkla kalkacaktı ama olsun alışmıştı sabah kalkmaya. özellikle de sabah kalkmamayı umduğu gecelerde. bir gece belki diyordu. içinden bir sabaha kalkmamak kaderimse o gecenin olmasına kim engel olabilir ki diyordu. bir gün onu bırakıp giden sevgilisine de aynı şeyi söylemişti. sen benim kaderimsen benle olmana kim engel olabilir ki. gitmişti sevgilisi. kaderi değilmiş.la petite morthttp://www.blogger.com/profile/17393315183496992891noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8593414655217961747.post-51343509235894234492015-09-07T21:19:00.000+03:002015-09-07T21:19:00.751+03:0010.10.2011 adnan menderes havalimanınasıl bir kaosun ortasında yaşadığımı fark ettikçe dehşete düşüyorum. birileri bir tarafa gidiyor, birileri aksi tarafa, muazzam bir gürültü her hareket. bu kalemden bile ses geliyor. bu hareketlilik dayanılacak şey değil. eğer tanrı varsa ona gerçekten acıyorum; tüm bunları bilmek zorunda olduğu için.<br />
nasıl bir kaosun ortasında yaşıyorsak, bunu farkında bile olmadığım zamanlarda kaosun gücünden korkuyorum. huzurun imkansız olduğu bir evrende huzur bulabileceğimi zannederek kaos tarafından kandırılıyorum.<br />
nasıl bir kaosun ortasındaysak, gelsin beni dışarı çıkarsın kaos. kendi yanına götürsün ve nasıl bir kaossa o...<br />
eğer tanrı varsa bu kaosu yaratan ya da kaosun yarattığı ona gerçekten acıyorum.la petite morthttp://www.blogger.com/profile/17393315183496992891noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-8593414655217961747.post-3518467553392454222015-08-29T18:26:00.001+03:002015-08-29T18:26:23.956+03:00ataerkil<br />
arada bir hipodroma gidip atlara bakmalıyım. bu iyi gelecek ama gitmiyorum.la petite morthttp://www.blogger.com/profile/17393315183496992891noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8593414655217961747.post-42101506716112968902015-08-19T01:19:00.001+03:002015-08-19T01:19:56.461+03:00denişbeni değil<br />
yaralarımı sarla petite morthttp://www.blogger.com/profile/17393315183496992891noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-8593414655217961747.post-16348467107284308802015-08-07T21:20:00.000+03:002015-08-07T21:20:52.208+03:00tesadüf ettikşu an sokakta bir yerde ferdi tayfur'un en sevdiğim şarkısı çalıyor.<br />
ve eş zamanlı olarak dışardan bir yerden telefon melodisi benimle aynı olan birisinin telefonu çalıyor.<br />
eski sevgilim arıyor olabilir mi acaba?<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen="" class="YOUTUBE-iframe-video" data-thumbnail-src="https://i.ytimg.com/vi/LYKdahJVj6Q/0.jpg" frameborder="0" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/LYKdahJVj6Q?feature=player_embedded" width="320"></iframe></div>
<br />la petite morthttp://www.blogger.com/profile/17393315183496992891noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-8593414655217961747.post-50586353243500303652015-07-28T21:48:00.003+03:002015-07-28T21:48:47.989+03:00biznisdurmaksızın<br />
amansızca<br />
hunharcala petite morthttp://www.blogger.com/profile/17393315183496992891noreply@blogger.com5tag:blogger.com,1999:blog-8593414655217961747.post-46853427876851918672015-07-21T01:31:00.001+03:002015-07-21T01:31:13.235+03:00sıradan bir günadam uzun uğraşlar sonunda tanrıyla bir görüşme ayarlayabilmişti. aylarca edilen dualar yıllarca yapılan ibadetlerden sonra bunu hakettiğini düşünüyordu. sadece beş dakikacıktı. ancak yeri ve saati adam seçecekti. tanrı baş meleklerinden birisiyle adamı aldıracaktı. gelen emailde böyle yazıyordu. adam bildiği insanlık tarihi bilgisiyle ah şu tanrılar diye iç geçirdi; çağa nasıl da ayak uyduruyorlardı. hemen interneti açtı, küçük bir taramayla beş dakikanın en yavaş geçeceği gezegeni bulmak istemişti. böylelikle bir taşla iki kuş vurabilirdi. hem çok sevdiği tanrıyla göreli olarak daha çok zaman geçirebilecekti, hem de hep çıkmak istediği atmosferden çıkabilecekti. dünyada öğrendiği bilgileri basitçe takip etti ve tanrıyla venüste buluşmaya karar verdi. hem kadınların venüsten geldiğine dair bir kitap adı okumuştu. belki orda çok fazla kadın vardı gerçekten tanrıyla görüştükten sonra baş meleğe rica edip bir kaç dakika daha geçirebilirdi. bir kaç dakika venüste iyi zaman olmalıydı. tanrıya dünya saatiyle ertesi hafta çarşamba günü saat 14.00'da kendisini evinden aldırmasını ve onunla venüste buluşmasını isteyen bir mail ile cevap verdi. o gün işten bir günlük izin alabilirdi. çok fazla işi de yoktu. daha doğrusu işlerini buna göre ayarlayacaktı. en olmadı sabah biraz erken kalkıp aile hekiminden bir günlük rapor alabilirdi. işler yolunda gitmezse hep bir b planı vardı. bu onun en gurur duyduğu özelliğiydi. görüşme günü yaklaştıkça heyacanı artıyordu. çevresindeki kimseye de bu büyük buluşmadan bahsetmiyordu. tanrı mailine cevap yazmamıştı ancak bir an bile tereddüt etmemişti. koskoca tanrı onunla dalga geçecek değildi ya. görüş günü gelmiş çatmıştı. gecesinde heyecandan uyuyamamaktan çok korkuyordu. ama olmadı gece ertesi gün ne giyeceğini düşünmüştü. venüs sıcak olurdu bir kapri ve hawai gömlek yeterli olur diye düşündü. müdüründen izni de koparmıştı. evinde bir tadilat yaptıracağını söylemişti, müdürü de çok fazla eşelemeden tamam demişti. eğer acil bir durum olursa haber verin gelmeye çalışırım diye eklemeyi de unutmadı. böylece sevimli görünebilirdi. saat 13.00'da traşını olmuş beklemeye başlamıştı. heyecandan içi içine sığmıyordu, sürekli bir meşguliyet arıyordu kendine. 13.59'un son saniyelerinde kapıda bir ışık huzmesi belirdi. gelmişti. kandırılmamıştı. nolduğunu anlamadan kendini hiç bilmediği bir gezegende bulacağını umuyordu. olmadı. ışık hızıyla gidince parçalarına ayrıldı, tabi ki insan vücudu bunu kaldıramadı. kaldırsaydı bile, venüsün yüzeyi dörtyüz küsur dereceydi. eğer hayatta kalsaydı şunu anlayabilirdi. tanrıların mucizeleri olmaz, sadece verdikleri umutlar olur.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe width="320" height="266" class="YOUTUBE-iframe-video" data-thumbnail-src="https://i.ytimg.com/vi/Ib_eW9VSUwM/0.jpg" src="https://www.youtube.com/embed/Ib_eW9VSUwM?feature=player_embedded" frameborder="0" allowfullscreen></iframe></div>
<br />
<br />la petite morthttp://www.blogger.com/profile/17393315183496992891noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-8593414655217961747.post-58364623352736587302015-06-17T21:12:00.000+03:002015-06-17T21:12:00.628+03:00ideolojik şiirasker cesuru bir çocuk<br />
nasıl da vatansever bir adamın oğlu<br />
hep güzel görünmek gerektiğinde haki giyer<br />
keşkesiz bir gelecek<br />
iyikisiz bir hayat<br />
renkler basit<br />
ya hakisindir ya değilsindir la petite morthttp://www.blogger.com/profile/17393315183496992891noreply@blogger.com8tag:blogger.com,1999:blog-8593414655217961747.post-60133974357527121822015-06-17T00:05:00.001+03:002015-06-17T00:05:23.693+03:00birli ikisiz üçlü dörtlü<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe width="320" height="266" class="YOUTUBE-iframe-video" data-thumbnail-src="https://i.ytimg.com/vi/jsuQUP1lfDA/0.jpg" src="https://www.youtube.com/embed/jsuQUP1lfDA?feature=player_embedded" frameborder="0" allowfullscreen></iframe></div>
<br />
yine bir gece<br />
yatağımda uyumadan dört dönüyorum<br />
seni beni onu düşünmeden<br />
seni benim önüme koyuyorum<br />
beni onun önüne<br />
üçümüz sırasıyla güzel bir çift olabilirdik<br />
solumda sen sağımda o<br />
dört yerine üç dönüyorum<br />
belki seni beni onu düşünürüm diye olmuyor<br />
bir fazlalık var sende bende onda<br />
ben aradan çekiliyorum<br />
seni ve onu düşünüyorum<br />
çok güzel bir çift olabilirdinizi düşünüyorum<br />
aradan çekiliyorum<br />
seni onunla başbaşa bırakıyorum<br />
yatağımda uyumadan bir dönüyorum<br />
dönüş o dönüş<br />
dönüş sen dönüş<br />
öyle düşlere öyle öyle giriyorum<br />
kafamı zehirliyorum<br />
gördüğüm görmediğim<br />
anımsamadığım anımsadığım<br />
tüm düşlere sövüyorum<br />
bilinç akışı<br />
debisi yüksek çılgın akan bir nehir<br />
bir kaç yüz bin metre uzağında<br />
bir o kadar durgun bir nehir<br />
durgun sular azgın akan nehirlerden besleniyor<br />
bilinç duruşu<br />
kafanın içinden geçen bir mermi midir<br />
bilinç duruşu<br />
kafamın içinden geçen bir mermidirla petite morthttp://www.blogger.com/profile/17393315183496992891noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-8593414655217961747.post-57014313711247359752015-05-18T01:11:00.001+03:002015-05-19T22:13:55.569+03:00bir yol öyküsübileğimdeki saatli bombaya baktım. üçü çeyrek geçmesini umarak. yine bilememiştim. geriye doğru sayıyordu. oysa ben elimde bir saatli bomba ile şimdiyi merak ediyor ve gelecek hayalleri kuruyordum. on:on, on:dokuz; on:sekiz... saatli bombanın kayışı bileğimi sıkmıştı biraz gevşettim. aklımın ucundan dahi geçmedi çıkarıp masanın üstüne koymak. böylelikle bir kol saatli bombasını, masa saatli bombasına çevirebilirdim. hayatım boyunca bir çok şeyi akıl edemedim. bu da onlardan sadece bir tanesi oldu. masaya koyup, banyoya girebilirdim. üzerinde water resist yazmayan bir saatli bomba ile banyoya girmek ölümcül bir hata olurdu. arıza durumunda teknik servis kullanıcı hatası olduğu gerekçesi ile garanti kapsamına almazdı ve ya arıza durumunda daha erken patlayabilirdi. daha önce hiç saatli bombam olmamıştı. satan adam bunun bana çok yakıştığını ve takım elbise ile de müthiş duracağını söylemişti. tüketim kafası işte, suya dayanıklı olan bir modeli neden tercih etmemiştim ki. kolumdaki saatli bomba ile mutfağa geçtim şarabı aldım. blush şarap almak her zaman riskliydi benim için. nadiren sever çokça kez pişman olurdum. bugüne kadar pişman olduğum onlarca şey yapmıştım. bu da onlardan birisi olabilirdi. mutfağa gittim, tirbüşonu buldum çekmeceden şarabı aldım şişeyi açtım ben banyo yapana kadar dinlenirdi. yedi:onbir; yedi:on; yedi:dokuz... odaya geçtim tekrar gömleğimi çıkardım. pantolonumu ve baksırımı çıkardım sırasıyla, saatli bombama baktım hep yanlıştı zaman geriye mi akar. sinirlendim saatli bombamı duvara fırlattım. evet düşündüğünüz gibi duvar saatli bombası da olmadı. satıcı adam bunu da söylememişti. duvara çarpıp düştü. zamanı geriye akıtmak dışında tüm bilinen fizik kurallarına uygundu saatli bombam. neden böyle bir şey yapmıştım. ben asla bir şeye sinirlenip onu duvara fırlatan insanlardan olmamıştım. üstünde çok durmadım. askıdaki bornozu aldım. banyoya gittim. şofbeni açtım, suyun ısınmasını bekledim yarım dakika kadar. saat kaçtı acaba. ısınan suyun altına girdim, şampuanı aldım her zamanki yerinden ve her zamanki kadar avcuma sıktım. sonra saçlarımı ovalamaya başladım. su sıcak ılık üstüme geliyordu, ellerim kafamdaydı. saçlarımı duruladım. sonra banyo lifini aldım her zamanki yerinden, ve vücut şampuanını. beklenen banyo ritüelini yaptım. şampuanı life sıkma eylemi. vücudumu ovalamaya başladım her zamanki sırayla yukardan aşağıya doğru. o esnada içerden bir gürültü geldi. patlama sesi. banyodaydım, patlamanın etkisiyle elektriklere bir şey oldu. köpüklü olarak kalakaldım, bornozu o halde giydim. evde yangın başlamıştı. o halde evi terkettim. konu komşuya ayıp olacaktı. ev sahibi umarım evi bu durumlar için sigortalatmıştı.la petite morthttp://www.blogger.com/profile/17393315183496992891noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8593414655217961747.post-27423398466642215262015-05-14T01:03:00.001+03:002015-05-14T01:03:21.373+03:00tanrı simülasyonu bu yazıyı daha önce yazmıştım burada. bugün bir arkadaşla konuşurken aklıma geldi. üzerine biraz konuştuk. senaryoyu biraz değiştirdik. ancak tekrar eski haliyle, olmamış haliyle yayınlamak istedim.<br />
<br />
yaratılacak bir tür hayal etmenizi rica ediyorum. karbon bazlı yahut
bilmem ne bazlı bir tür. konuşuyor, düşünüyor, bazen düşünmeden
konuşuyor, duygulanıyor, bilinç sahibi, iç güdüsel olarak değil
iradesiyle kararlar alıyor, aletler yapabiliyor falan filan. bu türün
bir kontenjanı var yaşayacakları yerde. sayısı kaç olsun? bin olsun
diyelim. beşyüz dişi beşyüz erkek olacaklar. biyolojik özellikleri
hepinizin bildiği başka bir türün aynısı olsun. hani şu dünyada yaşayan.
hayatı devam edebilecekleri ortam da aynı olsun hatta. bunları hep daha
basit olsun ütopyamız diye yapıyorum. bu türe tanrı bir seçenek sunuyor
belli bir olgunluğa erişince. diyor ki: ya ölümsüz olacaksınız ya da
üreyebileceksiniz. ikisinden de dönüş yok ve ne seçtiğinizi sizden ve
benden başka kimse bilmeyecek. kimin ne seçtiğini de bilemeyeceksiniz
böylece. bu sırrı koruma altına alabilecek güçteyim. ölümsüzlüğü
seçerseniz hiç bir koşulda ölmeyeceksiniz ancak üreyemeyeceksiniz hiç
bir şekilde. üremeyi seçerseniz ürediğiniz anda öleceksiniz. doğum
kontrolünde serbestsiniz ancak hile yapamayacaksınız ve bir erkek aynı
anda iki kadını hamile bırakamayacak. ve eğer üremeyi seçerseniz bir gün
mutlaka üreyebileceğiniz uygun ortam sağlanacak -tabi bu mümkünse,
sadece tanrı bilir-; üremek için bir kadın bir erkek gerekeceğinden
doğacak çocuklar ikiz olacak birisi kız birisi erkek. ve siz öleceksiniz
yerinize onlar geçecek. böylece nüfus asla değişmeyecek belli bir yaşa
gelince onlar da aynı seçimi yapacaklar korkmayın. hepiniz eşitsiniz
aynı yaşta görünüyorsunuz hepiniz güzelsiniz hepiniz güçlü hepiniz tıkır
tıkır işleyen organizmalarsınız hiç bir kusur, arıza, defo yok.
seçiminizin bağlayıcılığı dışında tamamiyle özgürsünüz kararlarınızda.
içgüdüsel tek şey var; kimseye söylemeden seçiminize uygun hareket etme
güdüsü. ve şimdi senaryoları düşünmeye başlayın, herkesin ölümsüzlüğü
seçtiği ya da sadece bir kişinin üremeyi seçtiği senaryoları. belki de
tüm kadınlar ölümsüzlüğü seçmiştir ve tüm erkekler üremeyi. ya da tam
tersi bir cinsin ötekisinin seçimini mahvettiği. ya da sadece bir kadın
ve bir erkeğin üremeyi seçtiği. o kadar ölümsüz arasından doğru kişiyi
bulmak gerekecek. sonra kendinizi düşünün siz bu türden olsaydınız
hangisini seçerdiniz size sorulduğunda.<br />
<br />
hayat veren mi, hayatta kalan mı?la petite morthttp://www.blogger.com/profile/17393315183496992891noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-8593414655217961747.post-40557198544246343842015-05-13T00:30:00.001+03:002015-05-13T00:54:21.563+03:00paranormal şeyleranlık bir şeydi. ses gitti, ışık söndü, muazzam bir boşluk. uzay böyle bir şey mi anne diye sordu bir çocuk. çocukla birlikte ses geldi, ışık da geldi. bize, o esnada bulunan herkese, bahşedilmiş o hiçbirimizin ne olduğunu anlamadığı büyük sır bir çocuğun tek bir sorusuyla sonlandı. ben de herkes gibi o anlık muhteşem hissiyatın şokunda olduğumuz halde çocuğa kızmaktan alıkoyamıyordum kendimi. bir çocuk hayatımın en mucizevi deneyimlerinden birisini mahvetmişti. neden olduğunu, nasıl olduğunu anlamak için geri geri gittik. fakat o anlık şeyi tekrar edemedik. birbirini tanımayan onca insanın yaşadığı ve tekrar yaşamak için pek çok şeyi feda edeceğinden emindim. hepimiz emindik. elimizdekini çalan çocuk da bunu yıllar sonra fark edecekti. öyle bir anımız tekrar olmadı, olmayacaktı. belki ölüm böyleydi. onu da ölmeden bilemezdik.la petite morthttp://www.blogger.com/profile/17393315183496992891noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-8593414655217961747.post-50570364232663874472015-05-01T00:27:00.000+03:002015-05-01T00:27:00.297+03:00bir at yazısı yaşar kemal'in ölümünün üstünden bir kaç sıcak ay geçmişken, demirciler çarşısı cinayetinin akıllara kazınan girişini bir kere daha bu kez bir at için anmak gerekti. bu defa o güzel atlardan birisi gitti.<br />
bilenler bilir atlara her daim bir sempatim bir bağlılığım olmuştur. blogda da bir kaç yazım vardır sevdiğim atlara, giden atlara dair. belki çocuk sayılacak yaşlarda abimin ergenlik hevesi olan atlarla haşır neşir olduğumdan belki de kendi ergenlik dönemimde her sabah okula giderken şirinyer hipodromunun önünden geçen bir dolmuşta, hipodromun karşısında enhoşlar dedikleri yerde bulunan ahırlarda atları gördüğüm içindir bu sempati. bugün benim çocukluğuma, bir kısmın ilk gençliğine bir kısmın ise delikanlılık çağına dair nostaljik ve unutulmaz bir hatıra öldü. bold pilot öldü. en dış kulvardan bold pilot geldi ve bugün öldü. o güzel siyah at, koşmayı bırakalı çok olsa da hala daha sararmış da olsa bir sürü ganyan bayinin duvarını süsleyen, o güzel safkan öldü. hala anlamadıysanız şöyle söyleyeyim sayın ki müzeyyen senar öldü, yaşar kemal öldü, müslüm gürses öldü, michael schumacher öldü, michael jordan öldü, zinedine zidane öldü, süleyman seba öldü, sadri alışık öldü, şener şen öldü,aşık mahsuni şerif öldü... bu isimlerden sadece birisini duymak bile sizin için bir şey demekse, bold pilot öldü demek de o demek. elbette bir gidişin ardından bir devir daha sona erdi demek yapmacık ve abartılmış bir söylem, fakat bu gidiş bir devri kapatmadıysa da bir çok hatırayı buruk hale getirdi. artık rakı masalarında bold pilot mı johny guitar mı sorusuna ya siktirin gidin grand ekinoks ikisinden de iyi tay onların döneminde koşsa ikisini de tokatlardı diyen adama alaycı alaycı atılacak bakışlar yerini bir burukluğa bırakacak. bana tarafımı soracak olursanız kim ikibindörtyüz metre çimde bold pilotun kırdığı rekoru bugünün teknolojisi ile en az beş saniye geliştirir o at öldüğünde en az bold pilot kadar üzülürüm. daha yazabileceğim o kadar çok şey var ki bu konuda. bold pilot, diğer efsane atlar, tjk tvnin padok gösterirken çaldığı enfes müzikler, hipodromların o beklenmedik huzuru, ganyan bayilerinin o sikindirik atmosferinde dönen diyaloglar, teyzesinin adını bilmeyip sevdiği atın pedigrisini altı nesle kadar bilen sigara içmekten bıyıkları sararmış amca, at yarışları atlara eziyet yaa muhabetlerini...<br />
emeğini satan herkesin günü kutlu olsun. sizleri zerafetin
efendisinin o tarihi zaferini bir kez daha izlemeye davet ediyorum. <br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe width="320" height="266" class="YOUTUBE-iframe-video" data-thumbnail-src="https://i.ytimg.com/vi/QOTwSXThwb4/0.jpg" src="https://www.youtube.com/embed/QOTwSXThwb4?feature=player_embedded" frameborder="0" allowfullscreen></iframe></div>
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />la petite morthttp://www.blogger.com/profile/17393315183496992891noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-8593414655217961747.post-71269439344001326102015-04-30T00:51:00.000+03:002015-04-30T01:01:00.746+03:00aşkların çarpışmasıradyoda the police çalıyordu. muazzam roxanne şarkısı. bana istemdışı moulin rouge filmindeki o sahneyi hatırlattı. aklıma bekir geldi. uğur abla geldi. aynı istemdışılıkla bir bağ kurdum roxanne ablanın sitarcı ile o hüzün dolu aşkıyla. bağ hüzündü. iki farklı aşk hikayesi tek bağ hüzün. oysa sadece dört kişi arasında üç kişilik bir hüzündü bu. sitarcıyla roxanne aşkı iki kişilik bir aşktı. bekir'in ise aşkı uğur ablaya olan tek kişilik bir aşktı. elimde bir aşk bir meşk kalmıştı böyle bakınca. kavuşunca meşk kavuşamayınca aşk olur derler. iki orospu iki adam bir aşk bir meşk. kavuşunca hüzün çaresizliği çağırdı. kavuşmayınca kabullenişi. çok benzer gelmişti oysa bu iki farklı hikaye. çok benzersizmiş. her aşk ne kadar benzer fakat ne kadar biricik. parmak izi gibi. <br />
<br />
bu keşmekeşte uykuya dalarken sahne the police'e kalsın. bunun üstüne daha sonra tekrar konuşalım.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen="" class="YOUTUBE-iframe-video" data-thumbnail-src="https://i.ytimg.com/vi/3T1c7GkzRQQ/0.jpg" frameborder="0" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/3T1c7GkzRQQ?feature=player_embedded" width="320"></iframe></div>
<br />la petite morthttp://www.blogger.com/profile/17393315183496992891noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-8593414655217961747.post-11723299030899743902015-04-27T21:10:00.000+03:002015-04-27T21:10:04.307+03:00single maltyazdıklarımda bir yahut iki kişi var. üç kişilik yazılarım yok. dört kişilik hayal gücüm dahi yok. çevremde ne kadar çok insan var oysa ki. görseniz sosyal dersiniz. neden bu yalnızlık. kim beni bu hale koydu. hep mi böyleydim. evet hep böyleydim sanırım. geriye dönüp baktığımda bir sürü insan sayabilirim hayatımda bulunmuş. hala olanları da düşünün. yeni eklenenleri de düşünün. çok insan var. buna rağmen geri dönüp baktığımda kendime dair bir şeye hep yalnız olduğum zamanlar geliyor gözümün önüne. bir çocukken okula tek başıma gittiklerim, bir gençken okuldan tek başıma döndüklerim. dolmuşta ön koltuğa oturmaya çalışan bir genç. televizyon dahi olmayan sadece kitaplı ve tüplü sobalı odada oturuken ben. masasında çalışırken kimseye tek kelime etmeden saatlerce ekşi sözlük okuyan ben. sinemaya tek başına gitmek için kimseye haber vermeyen telefonuna cevap vermeyen ben. gecenin bir vakti odasından kalkıp dolaba bira almaya giden bir adam. çok sevdiği kadınla ilgili anılarında bile kadından ziyade onun yanına gitmek için tek başına bindiği otobüs olan bir genç. oysa inanın bana hayatımın o kadar büyük kısmında başka insanlar var ki. ve inanın bana onlar benim gerçekten yalnız olduğuma inanmayacak kadar bilmiyorlar bunu.<br />
<br />
belki bu yüzden single malt viskileri seviyorum. <br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe width="320" height="266" class="YOUTUBE-iframe-video" data-thumbnail-src="https://i.ytimg.com/vi/91-3tCLiND8/0.jpg" src="https://www.youtube.com/embed/91-3tCLiND8?feature=player_embedded" frameborder="0" allowfullscreen></iframe></div>
<br />la petite morthttp://www.blogger.com/profile/17393315183496992891noreply@blogger.com6