yobaz yazı

6 Ağustos 2012 Pazartesi
islamın şartı kaç diye sordu hoca? bir dedi çocuk. otur yerine diye azarladı hoca. diğerini kaldırdı sen söyle dedi, duaları en hızlı ezberleyen çocuktu. beş dedi en çalışkanları. aferin dedi hoca say bakalım. tek nefeste saydı çalışkan çocuk. kelime-i şehadet getirmek, namaz kılmak, oruç tutmak,zekat vermek,hacca gitmek. aferin dedi hoca bir kez daha. ilk çocuğa baktı şimdi söyle dedi islamın şartı kaç? bir dedi çocuk. azar yemeye fırsat bile tanımadan. bir; o da inanmak. elindeki sopayla vurdu çocuğa hoca. otur dedi senden bir bok olmaz.

7 yorum:

N.Narda dedi ki...

Yobaz yazı çok özel bir yazı olmuş.

"Neden mi göremediğim bir Tanrıya inanıyorum?" diye tekrar etti oğlunun sorusunu baba.
Azıcık duraksadı:

"Çünkü inanmak, görmediğine inanmaktır."
Bir filmden aklımda kalan :)

la petite mort dedi ki...

şartları sağlamakta iyi değilim ben.

N.Narda dedi ki...

islam başka iman başka. imanın şartı yoktur.

la petite mort dedi ki...

inanmak?

N.Narda dedi ki...

Elbette iman İslamdan önce gelir. Burada anahtar sözcüğümüz iman. Kapıları açan anahtar anlamında elbet... ve elbet İman sıradan bir inanmak değildir. Bunca yaşımda öğrendiğim bir şey varsa o da budur. İmanlı olmak demek Allahı tanımak demektir. Tanımaya çalışmak yani. Nasıl bir tanrıya inanıyorsun/inanmıyorsun...Tanrıdan Allaha gidebilmek...Ben şahsım adına esma ve sıfatlarını inceleyerek başladım...Sağlayamadığınızı düşündüğünüz şartlar olsa olsa birer kabuk, çerçevedir. Aslaolan o kabuğun içini doldurabilmek...Dolduğu zaman zaten herkesin bir çerçevesi olacaktır...diye düşünürüm ben, kendi adıma...

Adsız dedi ki...

koltuğumun altına elifba yı sıkıştırdı.
kafamı sarıp sarmaladı,
ayaklarıma dolanıp düşmeme sebep olan bi etekle kamufuleyi tamamladı.
mahallenin kızlarının peşine takıp
o soğuk kurallar mahsenine yolladı.
yooo dedim tanrı benden bunu istiyor olmamalı.

adam. bana bir ucube gibi baktı
e neticede bir cahil daha ekibe katıldı
elinde uzun bir sopa!
vurmasına gerek kalmadı.
yarattığı korku herşeyi dayattı.
oturuş şeklime kafayı taktı.
bayanların ayaklarını illaki altına alması gerekliliğini katı bir dille anlattı.
çocuktum, ayağım uyuştu canım yandı.
yooo dedim tanrı benden bunu istiyor olmamalı.

eve dönünce kadına kederle baktım
"ayaklarım acıyor, hocanın istediği gibi oturamıyorum" dedim.
içimde bir daha oraya asla gitmeme hissi vardı.
kadın beni anlamadı.
dinde eğitimin şart olduğunu,
arapça bilmezsem cahil kalacağımı anlattı.
yooo dedim tanrı benden bunu istiyor olmamalı.

ama iyi ki beni anlayan bi annem vardı.
o gün ilk ve son olarak kaldı.
cami hocası mahalledeki çocuklarla eve haber saldı.
"oturmayı bile beceremeyen çocuktan bi bok olmazdı."
zaten olmuş hali sen gibi olacaksa
bu kızdan bi bok olmasındı.
olmadı.
yooo dedim dedim tanrı benden bunu istiyor olmamalı.

la petite mort dedi ki...

Tanrının bir şey istediğini sanmıyorum. Eğer tekse canı sıkılıyor olmalı, eğer çoksa ortam fazlaca eğlencelidir insanla uğraşmaz eğer yoksa istemek de yoktur.