birkaç sonsuzluk anı

13 Mayıs 2011 Cuma


vakti zamanında yazdığım bir blog vardı ahkamcı adında şimdilerde yok. bir yazı yazmıştım o blogda bu çift ile ilgili, methiyeler, methiyeler... dinlemek istediğimden dem vurmuştum. dem de güzel vurulur bu çift söylerken. dün akşam dinleme fırsatım oldu, hatta bu saatlerde dinliyordum bile. rezervasyon yaptırmadığımdan biraz dışlandım ancak sahneyi muhteşem gören bir yerden dinledim bu çifti. çokça defa gözgöze geldik, oğulları olduğunu düşündüğüm ginger kid arkamda duruyordu. o sebepten belki çok defa benim olduğum yere baktılar. göz göze geldik diyorum. janet minicik bir kadın. jak tam bir baba. ikisi de çok heyecanlı geldi bana. ben bu çift birbirlerini hep seviyordur diye düşündüm, birbirlerine hep sevgi dolu bakarlar... ama yanılmış. insanmış onlar da. ve büyüleyici sesler gerçekten insanlardan da çıkabilirmiş. janet minicik bir kadın. jak heybetli bir koca. güven veriyorlar insana bu çelişkinin içerisinde. sanardım ki bu çift birbirlerine hep sevecen gözlerle bakarlar. insanmış diyorum, bu sesler insanlardan çıkıyormuş. biramı yudumlarken ne güzel söylüyorlardı. heyecanlıydılar, en çok da jak heyecanlıydı. kapı açıldığında, ilk gördüğü kişi bendim gelenlerin. birden kapı açıldı konserin ortasında, sandım ki dışardan yağmur kokusu getiren vakitsiz bir dinleyici. dışardan yağmur kokusu getirmedi ama vakitsiz gelen bir dinleyiciymiş. yerine geçti oturdu. biramı içiyordum, janet ve jak esim karşımda söylüyordu. dışardan yağmur kokusu getirmeyen bir yabancı kapıyı açtığında, huzuru hissettim. ve o yabancı dışardan yağmur kokusu getirseydi, işte o an ölebilirdim. apansız ve mutlu. herman heder ermenice söylerken şarkıyı ölseydim de olabilirdi elbette. konser bitince sadece ağzınıza sağlık diyebildim. ne güzel söylediler dün gece. durme durmeyi söyleyip beni uykulara götürselerdi bir de.

0 yorum: