çok yönlü yazı

21 Ağustos 2013 Çarşamba
bu yazıyı istediğiniz gibi okuyabilirsiniz
uu
     y
y     a
a       z
z        ı
ı          y
y          ı
ı              i
                s
i                t
s                 e
t                   d
e                    i
d                     ğ
i                        i
ğ                        n
i                          i
n                          z
i                                g
z                                 i
                                    b
g                                    i
i                                        o
b                                        k
i                                          u
                                            y
o                                           a
k                                            b
u                                             i
y                                              l
a                                               i
b                                                r
i                                                  s
l                                                   i
i                                                    n
r                                                     i
s                                                      z
i
n
i
z

son şaka

19 Ağustos 2013 Pazartesi
evet önce biraz müzik dinleyelim ardından cenaze namazına başlayabiliriz.


namazımıza arapça sözlü hafif doğu müziği ile devam ediyoruz. merhumun eşinden merhuma geliyor.


evet sayın cemaat, şu an imamınız konuşuyor. merhumun cenazesine hoşgeldiniz. merhum yaklaşık altı saat önce ebediyata intikal etmiş durumda. arkasında gözü yaşlı çok güzel insanlar bıraktı. deniz seviyesinden yaklaşık yüzelli metre yüksekteyiz. hava cenaze kaldırmak için çok güzel. yaklaşık kırk dakika sonra merhumun mezarı başında olacağız. mezar başında sıcaklık yirmi iki derece. keyifli namazlar diliyorum.

ladies and gentlemen or just gentlemen, imam speaking. you all welcome to funeral. decedent died almost six hours ago. he left behind so nice and crying people. now we are at nearly 150 mts above sea level. weather condition is perfectly fine to hold the funeral. we will be arrived in graveyard within 40 minutes. weather temp at graveyard is 22 celcius. have a nice prayer.


az kişili bir aşk yaşayan adamın hikayesi

12 Ağustos 2013 Pazartesi
el üstünde tutuyordu adam kadını
avcunda biliyordu kadın adamı
öyle seviyordu ki adam
öyle sevilir
bir kelimesi kadının
sonrasıydı adamın
bir gülüşü kadının
öncesiydi adamın
bir bakışı kadının
şimdisiydi adamın
öyle bir sevmek yoktu
olmadı zaten
sıkıldı kadın
bıkmadı adam
ne sözü
ne gülüşü
ne bakışı bitti
bittiyse de görmedi
görmedi adam
gözleri görmedi
"beni sevme artık gidiyorum"dediğinde kadın
görmedi adamın gözü hiç bir şeyi
nasıl yaptı bunu anlamadı
polisler geldiğinde ağlarken buldular adamı
kadının güzel kanlı saçları avcunun içindeydi
görselerdi polisler adamın yüreğinde yazıyordu

"rabbi erini keyfe tuhyil mevta"

taziye

varlığına en çok sen kadar sevinirdim
yokluğun ise alabildiğime hüzün

dengeli beslenme

4 Ağustos 2013 Pazar


gözlerimi alamadığım birisi var. parasız kalmıştım bir kaç gün önce, bir yerden de para bekliyordum. daha doğrusu umut ediyordum. karnım acıktı. umudum kırılmaya başladı. emanetçiye gittim, hani şu rehinciler var ya onlardan birisi işte. verecek bir şeyim yoktu. gözlerimi koydum masaya. masa göz göz olmuştu. gözlerim yaşarmıştı. sanırım olmaması gerektiği bir yerde olduklarından. gözlerimi aldı rehinci bana para verdi. bir kaç kağıt para, biraz da madeni. dükkandan çıktıktan sonra demir paralardan iki tanesini göz boşluğuma yapıştırdım. gözümü para bürüdü diye espri yaptım içimden. anatomik olarak yanlış bir espriydi. göz çukurumu para bürüdü diye düzelttim esprimi, içimden. yalpayarak yürüdüm, sokaklarını avcumun içi gibi biliyordum bu şehrin. ancak bir sorunum vardı, küçük bir sorun. avcumun için göremiyordum. navigasyonunu kaybetmiş kamyoncu gibiydim. acıklı. acıkmıştım. paraları büyüklüklerine göre farklı ceplerime koymuştum. iki tane cebim vardı. yirmilikler sağ cepte. bozuklarla, onluklar sol cepte. bir pideciye girdim. patron yok. dediler. yanlış anladınız beni monsieur dedim. doğru yazmış mıydım emin olamadım. fransızca hep zordu. görmüyorken de. ben karnımı doyurmaya geldim. kusura bakma kardeş biz seni şey sandık dedi. şeyin altını çizmişti. kulaklarımla görmeyi öğrenmiştim, altı çizili kelimeyi hemen duymuştum, ya da görmüştüm. mühim değildi insanlık haliydi. sokaklarda gözünü para bürümüş binlerce insan vardı. bir garson çocuk sesi ne vereyim abime dedi. kıymalı yumurtalı bir buçuk porsiyon pide istiyorum dedim. yanında da ayran. ayran yok abi dedi. ayran satma ruhsatımız yok mahçubiyetle. yeni hükümet ayran satışına bir sürü engel getirmeye başlamıştı. iyi bir bira ver o zaman dedim. tamam abi dedi. yumurtanın sadece sarısını istiyorum, bir de bira pideyle birlikte gelsin dedim. tamam abi dedi. ancak beni dinlemedi, birayı önden getirdi. otoritem sarsılmıştı. birayı yemekle birlikte istemiştim dedim. alıp geri götürdü. pideyle birlikte birayı getirmedi. yani hemen getirmedi, bir kaç dakika sonra getirdi. sanırım benden intikam alıyordu. umarım içine tükürmemiştir biranın diye düşünürken kapağı açılmadığını fark ettim. çevirip açtım. ne garip sırf intikam almak için iki kere iş yapmıştı garson çocuk. hesabı ödedim. çıktım. böyle böyle on gün kadar, karnım doydu sayılır. ancak göz pınarlarım kurumuştu artık. ağlamaktan değil gözsüzlükten.

para bekliyorum bir yerden. daha doğrusu umut ediyorum. birayı seviyorum. ayrandan daha çok.