heyula

25 Şubat 2015 Çarşamba
senin ve benim eş zamanlı olarak ve başka meskenlerde radyoda bu boktan şarkıyı dinlediğimizi hayal ediyorum. lütfen değiştir şu kanalı.

boşlukları doldurunuz

16 Şubat 2015 Pazartesi
geç saatlere kadar uykusuz da kalsan...

yitiriş

11 Şubat 2015 Çarşamba
dört yaşımda annemi kaybettim, elimi tutuyordu, sonrasında çok ağlamıştım.

o güne dair hatırladığım şey birlikte pazara gittiğimiz. sonra o pazarların kendine has cazibesinin içinde yitip gitmişti. basma fistan, ikizlere takke falan satılan tekstil kısımlarıyla oyuncakçı yahut ıvır zıvırların olduğu kısımlar yakındı. o kumaşlı şeylere yöneldiğinde ben de eş zamanlı renkli plastik şeylere yönelmiştim. kimbilir belki de leğenlere ve leğen kemiklere ilgim o an tetiklenmişti. farklı yönlere çekildiğimizi bilmeden bir an ellerimiz koptu. kopmuş yani. sonra renkli şeylere daha yakından bakarken annemin artık avcumun içinde olmadığını fark ettim. elimde değildi ve panik içinde sağa sola bakındım. kalabalıkta onu göremedim. bana her zaman olduğum yerde kalmamı söylerdi. o beni bulurmuş. ilk defa başıma geliyordu. dinlemedim onu. sonraları çokça kez dinlemediğim gibi. oradan oraya gittim. çocuklar hayalettir ya, büyüklerin dünyasında onların çoğu kez fark etmediği fark etsede bir baş okşaması ile onurlandırdığı  dünyalarında kimse fark etmeden dolandım durdum. ağlamaya başladığımda da içli içli ağlamayı tercih etmiş olmalıydım ki. kimse sormadı nen var senin kuzum diye. bir süre daha bakındım annem için. bulamadım. annem için yapabileceğim hiçbir şey kalmamıştı. sadece dua edebilirdim ve eve dönmeye çalışabilirdim. pazara daha önce çokça kez gelmiştim. hoş dört yaşında bir çocuk haftada bir kurulan pazara en fazla 208 kere gelebilir. o kadar yoktu elbette ama nerden baksan bir on yedi on sekiz gelişim vardı. evin yolunu bulabilirdim. gözlerimden yaşlar süzüle süzüle panikli kaygılı korkulu bir seyahat sonunda eve varmıştım. daha doğrusu sokağa. sabah otlamaya bırakılmış bir sığır gibi dönüşte evi kendim bulmuştum. bir sığır gibi.

hava kararınca annem geldiğinde babamla evde onu bekliyorduk, geldiğinde gözleri kıpkırmızıydı. çok ağlamıştı, ben de ağlamıştım. dört yaşımda annemi kaybetmiştim. elimi tutuyordu. bir şubat günüydü. kuzey yarım küre kışlar içindeydi.

yokluktan

5 Şubat 2015 Perşembe

dolmalık biberler küçük olmalı elle yenecekse. şimdilerde evinde dolma yapılmayan insanlar var. büyük şehirlerde yerleşik. onlar da dolma yiyebilsin diye inşa edilen lokantalar var, işte oralarda satılan dolmalar büyük büyük biberlerden yapılıyor, ve bir bilemedin iki tane konuyor bir tabağa. doygunluk verilsin çok gösterilsin maksat.

ve şu an tam olarak dolmadan konuşuyoruz. vademiz dolmadan söylemeli söyleyeceklerimizi.

noktası virgülüne dokunulmadan tekrarlanan postmodern arınma yazısı

2 Şubat 2015 Pazartesi

herkesin ucundan biraz çaldığı, yirmisekiz günü ile otoriteye karşı duran, yılımız son ayına girdik. artık arınabiliriz. bunu yapmak için metotlardan birisini ben söyleyeceğim. isterseniz siz de metotlarınızı söyleyin. daha çok arınalım. bu ay arınma ayı. size verdiğim bu müjdeyi anlamayacağını düşündüğünüz kimseye söylemeyin. eğer söylerseniz anlamazlar. denir ki; ne zaman bir müjde anlaşılmazsa tam o esnada masai mara'da bir hayvan avlanırmış.
metot: çalan şarkıyı en az iki kere dinleyin. fransızca anlayabiliyorsanız ikincisinde eşlik edin. eğer anlamıyorsanız yakaladığınız kelimelere eşlik edin.
tercih: bu güzel ayın tek sayılı günlerinde bunu en az bir kere yapın.
tercih iki: çift sayılı günlerinde doğum günümü kutlayın. beni masum görmüş ilk ve tek aya arınma dualarımızı edelim.
zaruret: sevgililer gününde sevgilinize onu sevdiğinizi söylemeyin. o da size söylemesin. çünkü bu arınma ayında herhangi bir gün özel kılmaya çalışılmaz. benim doğum günüm bile. sevgiliniz yoksa sakın ahlanıp vahlanmayın. denir ki; arınma ayında ahlanıp vahlanırsanız yeryüzündeki bir okyanusta bir köpek balığı avına sinsice yaklaşır.

söylemiş miydim? tüm güzel şeyler şubatta olur. şubatımız kutlu olsun.