yakaran coğrafi şekiller bir

26 Kasım 2012 Pazartesi

merhaba canım;

burası buzdağının görünen yüzü. soğuk ve insanlar buzdağlarında yaşamıyor. onun yerine buzbağ şaraplarından içip ısınmayı tercih ediyorlar. keşke insanlar buzdağlarına bu kadar önyargılı olmasa görünen yüzünün soğukluğunu umursamasalar ve ellerinde sıcaklık ölçer aletlerle buraya gelmeseler. sıcaklık demek bile benim içimi ısıtmaya yetiyor aslında. keşke insanlar gelip hep birlikte elele tutuşup zirvemde pagan ayinler yapsalar.bana da bir ad verirler belki misal olimpos. o zaman aslında benim o kadar soğuk olmadığımı görürler ve evlerine - ki bu çok hüzünlü bir sözcüktür benim için, ne evim oldu ne de evi olduğum birisi - gittiklerinde annelerine babalarına karılarına kocalarına kızlarına oğullarına benim özümde ne kadar sıcak olduğumu anlatırlar. o kadar sıcakmışım diyelim ki ben görenlerin içini yakıyormuşum ve masallardaki ejderhalar hep benim bağrıma gelip ateşlerini tazeliyorlarmış. merhaba canım ben bir buzdağıyım ve insanlara soğuktan başka bir şeyi hatırlatmadım bu güne kadar. freud ve titanik hariç.

tolkbadi

16 Kasım 2012 Cuma


vücudumdaki demirbaşları saydım. sonbahar yaz kış ilkbahar. milli eğitim müfredatına girmiş bir organım dedi ki; eğer ilk bahar ve kış arasında yazsaydın bu senin son bahar yazın olurdu. hiçbir şey anlamadım. bir dalağa neden güveneyim ki. alındığında melankoliye sürükleyen bir organa hem de. (not: bu bilgiye güvenebilirsin)

saatlerce konuşasım ve bira içesim var. tanımadığım biriyle konuşasım var. ortak bir tanışımız olmayan, aynı yerlerde çocukluğumuzu geçirmediğimiz birine. mümkünse dilsiz olsun. çünkü önce ben konuşacağım. mümkünse sağır olsun. küfür ettiğimde toplumsal da olsa bir baskı bakışına maruz kalmak istemiyorum. ona saatlerce obama'nın neden bir kere daha seçildiğini anlatmak istiyorum ya da ibrahimoviç'in dünkü maçta attığı golü. mümkünse kör olsun. gözünde canlandıramasın anlattıklarımı.

sonra o anlatmaya başlasın. mümkünse çok konuşsun, dili yeni açılmış lal misali. hiç susmasın ve ben reis çelik'in an itibari ile son filmi lal gecenin adınında geçen lal'in renk değil de sessiz anlamına geldiğini filmin ingilizce adını gördüğümde anladığımı anlatmak isteyim. ama o buna mahal vermesin. duyduğu en ufak bir sesin hikayesini bile anlatsın bana mesela dalganın vurduğu taşın hikayesi olabilir. belediye sahili biçimlendirmek adına onu oraya koymadan önce nerdeydi ve ne yapıyordu o taş. hangi coğrafyanın mahsulüydü ve jeofizik mühendisleri kendisinden nasıl bir kayaç diye bahsediyordu. bana gördüğü her şeyi anlatsın, her şeyi ama. piksel piksel. bunu beni pikseler anlatmam diyeceği şeyleri bile.

fakbadi

14 Kasım 2012 Çarşamba


"hobilerim; müzik dinlemek, kitap okumak, hacca gitmek, zekat vermek..." f.b.

kitap okumak sevişmek gibi. verdiği haz değil demek istediğim, sürecin gelişimi. hazları kıyaslarsam kitap okumak; sevişmenin ölçekli çizimi gibi. ölçeği hesap etmek için lise coğrafya kitaplarından yola çıkıp, esrarlı alemlerde yoldan çıkıyoruz. matematiksel bir takım işlemden sonra a sıkılma katsayısı olmakla birlikte; sevişmek= a/kitabın sayfa sayısı. her insan göre değişmez bu a kitaba göre değişir bu sebeple basit bir denklemdir. a ne kadar küçükse o kadar sevişmeye yakınsar okuduğunuz kitap.

süreçten bahsedecektim. tüm gün boyunca eve gitsem de okuduğum bir kitap var şu an elimde. iki gecedir okuyorum. nerdeyse bir yıldır kitaplıkta duruyor, dönemin çok tavsiye edilen çok okunan yazarlarından birisi. geçen sene idefixin kitap fuarı sırasında almıştım da öyle duruyordu. kaç kez bakıştık, kaç kez birlikte yolculuk yaptık kitapla saymadım. ama epeyce çok. ha okudum ha okucam diye çantamda durdu, yatağımın başında durdu. yeri geldi hasta oldum bana çorba kaynattı ama sevişmiyorduk. umudu da kesmiştik artık zaten birbirimizden. taa ki pazartesi gecesine kadar. uyumak için kitap okuyayım dedim. sanki ilk kez görüyormuşum gibi aldım elime kitabı. açtım kapağını o da anladı bu seferki yakınlaşmamızın diğerlerinden farklı olduğunu ve kendini bıraktı bana, ben kendimi bıraktım ona. sevişmek gibi. hep farklı farklı gelişiyor süreçler mesela eski bir kitabım vardı kitapçıda gördüğüm andan itibaren onunla sevişeceğimizi biliyordum. eve kadar sabredemedim yolda başladık. bir sürü kitabımla sadece sevişmek için seviştim. yıllarını birlikte geçirmiş karı koca gibi. hepsinin tadı farklıydı biliyorum, kimisi iyi kimisi kötü. kimisi hiç bitmesin istedim, kimisini yarıda bıraktım. kitap okumak fena halde sevişmeye benzer, süreç yani.

arabeskli futbollu aşk hikayesi

5 Kasım 2012 Pazartesi


kağıt üzerinde senin kazanacağın bir müsabakaydı oysa ben beraberlik yazalım demiştim. böylelikle ayrılmayacaktık. hakemlere ve zamana rağmen sonsuza kadar tabelada sıfır sıfır görünebilirdi. maça tutkulu başlayan sendin her zamanki gibi, ben seni seyretmekten alıkoyamıyordum kendimi. şiir gibi denir ya, işte öyleydi oyunun. saçların çok etkiliydi, gözlerin vardı saçlarını besleyen, sonra memelerin vardı, memelerin kahramandı. seyir zevkin öyle yüksekti ki, aşk namına ne varsa sendeydi. bense kendi sahama çekilmiş çok şükür bu sefer de gol olmadı diyordum. sonra sonra artık dayanamaz hale geldim sana. daha yeni başlamış sayılırdık sen öne geçtin hakem saymadı, bu da mı gol değil diye bağırdık ıslak gözlerimizle hakeme koşarak. biliyorduk ikimizde gerçeği. ancak elden ne gelir kurallar çok açık. sonra sen de yoruldun mu ne oldu bilmem kaybettin hakimiyeti, orta alanda bir sende bir bende sıkıcı bir oyun. oysa sen sıkıcı oynamayı sevmezdin. benim zaman zaman senin kalbine doğru kontraatağa çıkıyordum. hissediyordum pırpır ediyordu. orası senin zayıf tarafın mıydı en güçlü tarafın mıydı hiç bilmiyorum. sonra ne olduysa düdük çaldı. biraz ara vermeliyiz dedik. sonra bir düdük çaldı sende ve bende bazı değişiklikler vardı artık. roller mi değişti ne bu sefer saldırmaktan alıkoyamıyordum kendimi, çok sürmedi ama bu heyecan da. sonra sen gene bir baktın bana, ikinci yarıda bakışların girmişti oyuna, ben senin bir bakışına o sahaya tüm takımı gömerdim ama sen bilemedin bunu. öyle böyle vakit geçiyordu işte cılız bir ben bastıran bir sen. ancak ben zaten razıydım beraberliğe. söylemiş miydim ben bir ömür beraberliğe gelmiştim. fakat zaman geçiyordu ve sen artık durdurulmaz oldun. böyle berabere bitecek herhalde dedim bir an. kendi kendime seviniyordum hakem saatine bakıyordu. tamam diyordum sonsuza kadar beraberiz. ancak o da ne sözlerin bir vurdu. ve sen kazandın. fonda herman heder vardı. acımı sadece dailymotionda söylüyordu.

hesaplaşma

2 Kasım 2012 Cuma


bir onur ünlü söyleşisine gitmeliyim. ona taa ah muhsin ünlü zamanlarıyla ilgili bir soru soracağım.