de

30 Ağustos 2014 Cumartesi
hayat adil değil ya cin önce biter ya tonik

üç harfli bir hastalığa farkındalık yazısı

26 Ağustos 2014 Salı
öğrendiğim gün başımdan aşağı kaynar sular döküldü. ve bu challenge da değildi. üç kişiye daha bu hissi yaşatmak istemezdim.doktor yanılıyor olmalıydı. bir yanlışlık olmalıydı, henüz hafta sonu kendisiyle tavla oynamıştık. mutluluğunu görmeniz lazımdı. öyle bir güçlü savuruyordu ki zarları sanki zarlar ilk temas ettiğinde yerle kırılacak. beyin gücüyle oynuyordu sanki, altı altı diyordu altı altı geliyordu. dört bir diyordu dört bir geliyordu. öyle mutlu görünüyordu ki. o tıp fakültesinde okurken tanıştığımızdan beri nasıl görünüyorsa öyleydi sanki. dördüncü sınıftayken hiç sevmediği aşkım demekten sıkılıp doktor demeye başladığım ilk zaman nasıl bir muzur gülümseme varsa öyleydi. oysa içinde fırtınalar kopuyormuş, gittikçe eriyormuş zayıflıyormuş. yıllar önce daha internetin çevirmeli olduğu zamanlarda hasbelkader bir mirc odasında age location sex deyip tanıştığımızdan beri hiç ayrılmamıştık nerdeyse. acaba o zamanlardan beri içten içe kendini yiyip bitiriyor muydu diye düşünmekten alıkoyamadım.

öğrendiğim gün başımdan aşağı kaynar sular döküldü. doktor yanılıyor olmalıydı. seni sevmiyorum artık ayrılalım derken yanılıyor olmalıydı. ya da bu sonu kahkahalarla bitecek bir challenge videosu olmalıydı. yanılıyormuşum.

mevsim normalleri

15 Ağustos 2014 Cuma
hava o gün nasıl sıcak nasıl
cehennem eksi üçyüzonbir derece diyor
celcius hem de
diğerlerini varın siz hesaplayın

cehennem öyle sıcak öyle işte
tersineliklerin cenneti gözünü sevdiğimin cehennemi
hepimiz yalvarıyoruz
allahım canımızı al da kurtar bizi bu sıcaktan
en realist abilerimizden birisi
bir geç kalınmışlık olduğunu ima ediyor
yine de iman etmiyor

bu abimizi bir tanısanız
en realist en kadirşinas abimiz
adı da kadir şinasi
boş vakitlerinde cehennemde yanıyor
hakkını helal etmiyor
akşam evine dönerken
süzme yoğurdunu alıyor
hem realist hem idealist

öyle sıcak öyle sıcak ki cehennem
korkunç görünümlü zebanilere rica ediyoruz
pardon klimayı biraz açar mısınız
içimizin yağları eridi de
oralı olmuyor zebani kardeşlerimiz
sonra duyuyoruz zebanileri hep oralı olmayanlardan seçiyorlarmış
böyle böyle zaman geçiyor işte
ölüp ölüp diriliyoruz
gözünü sevdiğimin cehennemi
tersineliklerin cenneti

yas

14 Ağustos 2014 Perşembe

şu şarkıyı dinlerken biraz konuşalım. saatlerce sürecek bir sohbetteki gibi. öyle acelesiz öyle geniş. sanki bir anlık refleksle saate bakıp kimbilir ne kadar vakit sonra, geç olmuş şu bardak bitsin gidelim demeyecekmiş gibi. rakıdan bir yudum peynirden bir çatal alıp süleyman seba hakkında konuşalım. onun kişiliğine methiyeler dizelim. beşiktaşı nasıl sevdiğinden bahsedelim. beşiktaş sevgisini beşiktaşı başka sevenlerden mi öğrenildiğini yoksa bu sevdanın doğuştan gelen bir şey mi olduğu üstüne kafa yoralım. başkanın sağdan soldan duyduğumuz insanlık hikayelerini anlatalım. bilirim ne senin ne benim gözlerimiz dolar, bilirim sen de benim gibi -milyonlarcası gibi(abartı olmamalı bu)- çok derinden üzüldüğünü. bilirim şu an yaşsız ağladığını. bir yudum rakı biraz peynir. siktir et bugün başka şey konuşmayalım. hatta bazen bazen susalım. böyle çok doğal olarak ve çok sevdiğimiz beşiktaşımızın yasına konuşalım, içelim, susalım. geç saat olsun veda edelim. saatlerdir birlikte değilmişiz gibi, birbirimizden bir an bile sıkılmadan veda edelim. geç de olsa gidelim. sadece gitmek gerektiğinden gidelim. bazen iyi insanların da geç gittiğini(ama mutlaka gittiğini) bilerek gidelim.

üstü kapalı anlatım

7 Ağustos 2014 Perşembe
dondurma yiyip yolda yürürken birden yanında çok huzurlu hissettiğim o kadını anımsadım. onu özlediğimi hissettim. bazan bazı insanları durduk yere özlersin. mesela dondurma yerken. oysa onla hiç dondurma yememiştik. oysa onla çok az şey yapmıştık aslında. oysa o yaptığımız az şey esnasında hep huzurlu hissetmiştim. oysa demek ki o bana huzur verebiliyordu. bunları düşünüp yolda yürürken carte dor dondurmasının külahta satılanlarının güzel olduğuna ikna olmuştum. yukardan aşağıda kavunlu cevizli sakızlı iyi bir üçlemeydi. süt yumurta bal üçlemesi kadar. mavi kırmızı beyaz kadar. veni vidi vici kadar. o da beni özlemiş miydi ki acaba. eğer özlediyse buyursun gelsin. ben gitmem. ben gitmeyi sevmiyorum. su terazi yazan restore edilmiş, sözümona tarihi bir yapının önünden geçtim. yanındaki açıklamayı okudum. oysa dev bir dildoleyin uzanan bu su terazisi geçen sene yoktu. yanındaki yazıyı anlamadan okudum ama sanırım bu dev dildo vakti zamanında çok önemli olan bir su terazisinin farazi yeriydi. hiç umursamadım ama o şeyin yanındaki apartmanda oturmak istemezdim. penceremin o şeye bakmasını istemezdim. hoş, penceremin bir erkek yurduna bakmasını da istemezdim ancak hayat bazan insana süprizler yapandır. birden aklıma deeptone geldi eve gideyim deeptone'a cevap yazayım diye geçirdim içimden. o esnada yanından geçtiğim inşaat alanının mimarının adı gözüme çarptı. latin amerikalı herhalde diye düşündüm. yahut hem kendi hem kocasının soyadını kullanan iki isimli bir kadındı. zaten kim hem kendi hem kocasının soyadını kullanan iki isimli bir kadından daha latin olabilir ki dedim. sonra gözüm az önümde yürüyen kadının kalçalarına kaydı. kadına gidip per favor hem kocanızın hem kendi soyadınızı kullanan iki isimli bir kadın mısınız diye sordum. çok bozuk bir aksan ile turkce bilmiyorum dedi. sanırım bölgede yaşayan onlarca yabancı öğrenciden birisiydi. gülümseyip gracias dedim. o da gülümsedi.

olmamış potporya

4 Ağustos 2014 Pazartesi
yemek yemek üstüne ne düşünürsünüz bilmem ama
sivilce sıkmanın içini dökmekle bir ilgisi olmalı

göğe bakalım,
kuş vuralım istersen,
hadi iç de çay koyayım