yastığa nakşedilmiş aşkın hikayesi

31 Mart 2013 Pazar
bir adam gözlerini açtı sabahın erken saatinde
yetmiş iki yaşındaydı
saat yediyi yirmi geçiyordu
karısına baktı
kırk bir yıldır birlikte uyuyordu
bazen müziğin ritmine uyuyordu aşkları
bazen kelimelerin büyüsüne
bazen de şeytana
bekledi gözlerini açsın diye karısı
açmadı
kalktı odada dolandı
karısına baktı
karısı uyanmamıştı
yanına gitti
yanağını öptü
karısı uyanmamıştı
seslendi karısına
açmadı gözlerini kadın
korktu adam
bir rüyadan uyandı birden
anladı olanı
bir daha öptü karısını
telefonu aldı eline
tüp bitmişti
tüpçüyü aradı
onbeş dakika sonra geldi tüpçü
gitti sonra
telefonu aldı eline bir daha
kızını aradı
annen öldü, gel dedi kapattı
ilk uçakla gelse üç saat sonra evdeydi
ev küçücüktü epi topu iki oda
mutfağa gitti adam
tüpü açtı
karısının yanına uzandı

kızı geldiğinde saat onbir sıfırüçtü
yatağın hemen başında yazıyordu
"allâhu yeteveffel enfuse hîne mevtihâ velletî lem temut fî menâmihâ, fe yumsikulletî kadâ aleyhel mevte ve yursilul uhrâ ilâ ecelin musemmâ"

eskilerden

21 Mart 2013 Perşembe
uyandığında edibin kalemindeydi yakup
daha hiç çağrılmamıştı
taa ki o güne kadar
gözlerini kapatıp
kurbağalara bakmaktan geldiği güne
gözlerini kapatıp yakup
uyku mu gerçek mi ayırdına varamadan
bir kız çocuğu güzel mi güzel yedi bilemedin sekiz yaşında
gel dedi yakup'a
ip atlamaya gidelim
gitti yakup
aldı kız eline ipi
ben en çok iple atlamayı seviyorum dedi
boynuna geçirdi
atladı aşağı
hiç unutamadı yakup bu çağrılışı
gözlerini açmak istedi açamadı

bir adam seslendi arkasından
sen yakup musun
evet dedi yakup
korkusu kokuyordu henüz
sıcak sıcak
gel dedi adam
içmeye gidelim
gitti yakup
aldı adam eline bardağı
şerefine yakup dedi
devirdi badağı kafasına
bir kaç dakika geçti geçmedi
mosmor olmuştu bile yere yığıldığında
hiç unutamadı yakup bu çağrılışı
gözlerini açmak istedi açamadı

ismini duydu gözleri kapalıyken
insanlık hali döndü baktı
bir kadın
gel dedi kadın
sana yemek yapayım
gitti yakup
aldı kadın eline bıçağı
çok güzel yemek yaparım ben parmak yediren cinsten
parmaklarından başladı kesmeye
düşene kadar kesti kendisini
hiç unutamadı yakup bu çağrılışı
gözlerini açmak istedi açamadı

çok geçmemişti ağlamaya başlayalı
yakup dedi bir adam yaşı geçkin
ne oldu
bir şey yok dedi yakup
gel dedi yaşlı adam
gitti yakup
birer sigara yakalım
bir tane yakup'a uzattı
bir tanesini de ağzına koydu
aldı eline çakmağı yaşlı adam
yıllardır dedi bu sigarayı hiç değiştirmedim
bir iki nefes çekti
sonra benzin kokusunu fark ettiğinde yakup
adam çoktan yanmıştı bile
hiç unutamadı yakup bu çağrılışı
gözlerini açmak istedi açamadı

yeter artık dedi yakup
kimse çağırmasın beni
elini cebine attı
soğuk bir şey

adını tekrar duymaya mahal vermeden anladı yakup cebindekinin ne olduğunu
beş saniye geçti geçmedi
bir silah sesi duyuldu
pat...

keşke çağrılmasaydı yakup

ne büyük şans

18 Mart 2013 Pazartesi
bursumu kaybettiğim gün kederden cebimdeki son parayla şarap almıştım, 4,75 tl karşılığı bir efes güneşi. cebimde neden küsuratlı bir para kalmıştı onu şimdi hatırlamıyorum. muhtemelen sabahında cebimde altı lira vardı. ve dolmuşa binmiştim. bursumu kaybettiğim gün elimde şarap mp3 playerımdan burzum'dan lost wisdom çalıyordu. pantalonum ıslanmasın diye yere serdiğim gazetenin yere sermediğim sayfalarından günlük burcumu okudum. bu aralar maddi sıkıntıya düşebilirsiniz harcamalarınızı yaparken biraz dikkatli olun diye yazıyordu. içinizdeki karamsarlık olmasa çevrenizde ne kadar aranan birisi olduğunu siz de fark edeceksiniz. bunu okuduğum anda polis delikanlı içme burda dedi. aranan birisiydim, emniyet beni arıyordu. şarabı çok severdim. eminim polis de çok severdi. ve sevgilisiyle en az bir kere şaraplı romantik bir gece kurgulamıştı. belki de başarmıştı. tamam abi bitsin kalkıcam dedim. ama daha çok vardı şarabın bitmesine. şişeye baktım. kalktım yürüye yürüye içtim. hafiften bir rüzgar esiyordu. cebimden tütün çıkardım, sigara sardım. çakmağım yanmadı. rüzgar söndürüyordu. elimle korunak yaptım gene olmadı. sonra az ilerde bir apartman girişinde yakabildim sigaramı. o an sigaraya başladığımı fark ettim. oysa cebimde tütün taşımama rağmen, hiç sigara sarmamıştım ve bir içici değildim. bursumu kaybetmem benim sigaraya başlamama yol açtı. şu çok bilindik bir hikaye var ya o geldi aklıma. dünyanın neresinde olursanız olun kabe hep yerindedir diye biten. eminim duymuşsunuzdur bu kıssayı. sigarayı içerken, kalp kalbe karşı derler şarkısı çalıyordu. dönemin meşhur şarkılarından. sanırım kalp kabe karşı derler diye anladığımdan o hikayecik gelmişti aklıma. artık tüm şartlar olgunlaşmıştı. fonda romantik bir müzik, denize mesafem 25 metre, bursumu kaybettim, sağ elimde şarap şişesi, sağ el parmaklarımın arasında sarma sigaram. tam bir melankoli havası ve yılmaz güney gerçekçiliği, nuri bilge ceylan entelijansiyasına tecavüz ediyordu. oturup bunu izledim biraz. kaybetmeye başlayınca kayıtsız kalmak bir doğal sonuç. (bakınız: eylemsizlik kanunu).
şişe gittikçe boşalmaya başladı. sigara gittikçe bitmişti zaten. hava gittikçe kararıyordu. ben gittikçe yoruluyordum. işte o an gitmek önemli dedim. gitmek lazım. bir melankoli sardı sormayın, gözlerim buğulandı. benim gözlerimin buğulaması çok güzeldir. inanmazsanız bakın.

aşk teması yahut türkiye çöl olmasın şiiri

17 Mart 2013 Pazar


bana her dokunduğunda bir ot yeşerseydi
kıraç bir arazi olurdu vücudum
bana her baktığında bir bebek doğsaydı
dünyadaki tek insan olurdum
bana her konuştuğunda bir harf yazılsaydı
boş bir defter olurdu kitabım

seni her özlediğimde bir kum tanesi atsaydım
bir çöl olurdu aşkım

içinden şiirler geçen şehirler yahut kereviz meselesi

10 Mart 2013 Pazar


yerleşik hayata geçeli beri, tarımla uğraşmayı bıraktım. artık kerevizi bulunca yiyorum, enginarı arada sırada arıyorum. açmıyor. sonra kendime bir dürüm güncellemesi yapıyorum. istanbula yerleşeli beri, tarımdan ziyada hayvancılıkla uğraşıyorum. tavuk ızgaranın yanına bazen haşlanmış sebze veriyorlar, o kadarcık tarım kime yeter. istanbulda yerleşik hayata geçeli beri yediğim ıspanak yemeği sayısı onyediyi geçmemiştir. belki geçmiştir. olsun olsun ondokuz olsun. istanbula yerleşeli beri yediğim meyve sayısı içtiğim meyve suyu sayısından az. ve market raflarında satılan pek çok meyve suyu doğala özdeş aroma kullanıyor. doğala özdeş aroma hiç sandığım şey değilmiş. öğrendiğimde bunu, daha doğrusu fark ettiğimde sunay akın'ın adının suna yakın olmadığını öğrendiğimde verdiğim tepkiyi verdim. fısıltıyla söylenmiş bir hassiktir. hani şu namazda selam verirken çıkan desibelde. istanbula yerleşeli beri henüz hiç haçlı seferi olmadı sanırım bu çağın getirdiği bir durum. insanlar artık daha az savaşıyor, daha çok birbirini yiyor ve kültür etkileşimi için seferlere ihtiyaç yok. düzeltiyorum haçlı seferlerine ihtiyaç yok. yoksa thynin karşılıklı seferleri kültür alışverişi için kullanılabilinir bir şey. vize ve pasaport işlemlerini hallettikten sonra. mesela benim dayım hacca gitmek istiyor. giderse belki anneme zemzem suyu getirir, tesbih getirir. annem mutlu olur. ben o mutluluğu görmem muhtemelen. çünkü ben istanbula yerleşeli beri, annem babam ve abim istanbula yerleşmedi. tarımdan kopmadı onlar. annem mevsiminde hala börülce yapar, bakla içi yapar. bakla yapar. bir keresinde bir ziyaretim esnasında börülce istemiştim benim için de yapmıştı. yedim eline sağlık demedim. ben zaten hiç eline sağlık demem, hiç demeyeyim. çok nadir eline sağlık derim yemek yapanlara. eğer çay ikramı yaptılarsa banko derim elinize sağlık diye. çünkü bedava ve ekstra bir gıdadır çay. yoksa çay sevmem ben, nesli tükense o bitkinin icetea şeftali neden satılmıyor artık acaba diye düşünürüm. gidip niğde gazozu alırım unuturum bile icetea şeftaliyi. okuduğum ilim bana ikame mallar diye bir şey öğretmişti. istanbula yerleşeli beri herhangi bir ilim öğrenmedim. belki biraz fıkıh biraz balistik biraz nümerik analiz çalışmalıyım.

beyazımız aktır abiler

3 Mart 2013 Pazar
buraya en güzelinden bir şarkı konmalıdır
buraya tam göğsümün omzumla birleştiği yere
senin başını koyduğun yere

buraya en şairinden bir şiir konmalıdır
buraya tam senin öptüğün yere
dudağın çeneye gittiği yere

buraya en renklisinden bir kuş konmalıdır
buraya tam senin geldiğin yere
başımın üstüne

siyahımız karadır abiler

"sonunda hepimiz öleceksek haydi hepimiz ölelim"
bir girişimcinin kaleminden süzülen kan damlalarıdır
hayır hayır beşir fuad değil
beşir fuad bir girişimci değildir
siz beşir fuad'ı bilir misiniz
ben bilmezdim
hiç bilmesem iyiydi