filmin karakteri çirkin, yalnız, zayıf bir adam. otopsilerde doktorun söylediklerini yazıya döküyor. adı mario. dimağlarımıza kazınmış super mario'dan öylesine uzak ki. şili'de allende'nin öldüğü yılda geçiyor. darbe esnasında. ama politik metni altta çok iyi işlemiş, siyasi bir film değil. kör göze parmağım misali bir şeyler dayatmıyor. karaktere odaklı. mario'ya, karşı komşusu olan dansçı kadın nancy'i seven mario'ya... mario kendi halinde, mario yalnız, mario uyumsuz... dünyadan değil sanki. kendisiyle yatmak isteyen bir kadını reddedip, evine gidip otuzbirini çekecek bir karakter. sevgilisi sandığı,sevgilisi saydığı kadın tekrar dans etsin diye arabasını verebilecek bir karakter aynı zamand
a. yüzü hiç değişmeden duygu patlamaları yaşayan bir karakter. filmde bir sahne vardı beni etkileyen, mario'nun evine geliyor nancy ilk defa, mario yumurta ve pilav yiyor o esnada ve nancy için de yapıyor bir tane. sonra nancy durduk yere ağlıyor. ağlıyor, ağlıyor,ağlıyor... mario'da ağlamaya başlıyor. bu sahneden etkilendim. sonra cima ediyorlar, erotizmden en uzak sevişme sahnelerinden birisiydi. insan durduk yere neden ağlar, bilemedim bunu. anca yıllar önce ölmüş anneannesi aklına gelince ağlamalı insan.filmi anlatmayacağım uzun uzun, mario'yu sevdim sadece bunu bilmek yeterli. mario gibi kendi halinde olmak lazım. sevdiğin kadını öldürsen bile kendi halinde öldürmek.

0 yorum:
Yorum Gönder