rabbinin ayine başlaması

26 Temmuz 2011 Salı
bir zamanlar, tanışmış olsak bile, cumartesilerden nefret eden bir kadın tanımamıştım. kim bilir belki biraz da olsa tanımıştım.

bugün birden bu kadına dair bir şey unuttum, çiçeklerden hangisi severdi, kim bilir belki de bir an olsun bile bilmemiştim bunu. ama illa ki çiçeklerden birisini severdi ve ben bunu unuttum. işte tam o anda gecenin bir vakti alkollüyken 18indeyken hayatın, şans üzerine yapılmış derinlemesine bir sohbet aklıma geldi. aklıma gelen şey unuttuğum şeyi unutturdu. adı üstünde unutulmuştu.

rabbinin bir cumartesi ayini için sinagogun kapısını açışı gözümün önüne geldi. hayaller ve hatıralar h harfi ile başlamasının yanısıra gelen ve giden şeylerdir. şans ise bunların tersine geliş gidişlerden uzaktadır. şans sonradan tanımlanan oluşlardır. kendinizi şanslı saymak için apaçık bir şans durumunun ortasında olduğunuzu görmek gerekir yahut şanssız saymak için tam tersi. şans hayallerin ve hatıraların tersine getirelen götürülen şeylerdir. bu yüzden siz çağırmadıkça asla olmayacaktır.

sizce de çok uzun ömrü olan bir ağacın reenkarnasyona inanması onun şanssızlığı değil midir?

11 yorum:

Aliye dedi ki...

bir martı olarak gelebilrdim aslında yeniden.

la petite mort dedi ki...

nasılsa birileri simit atar diye mi?

Aliye dedi ki...

yok denizle bu kadar özleşebilen ve denize bu kadar yakışan diye.

la petite mort dedi ki...

ankara büyük şehir. ama denizi yok neylersin.

Aliye dedi ki...

hayal işte benimkisi..

la petite mort dedi ki...

hayal olan reenkarnasyonun gerçekliği mi yoksa martı olmak mı

Aliye dedi ki...

reenkarnasyonu ilk defa tasavvuf dersinde duymuştum, kesin çizgilerle reddeden hocaya karşı bu olayın olabileceğini düşünmüş, aslında sırf bu döngüden ibaret bile olabilir dünya diye aklımdam geçirmiştim,hatırlıyorum evet.güzel de olabilir de nereye kadar..ölümsüzlüğe inanmıyorum.
martıya gelince denizi olmayan bir yerde denize aşık yaşayan biri için hayal işte..

la petite mort dedi ki...

ne güzel dersmiş o öyle,tasavvuf....

martıya gelince, eğer yeterince yaşarsan ankara'ya deniz gelebilir. coğrafya dersinde duymuştum lisede.

Aliye dedi ki...

90 yaşıma kadar anlaşmam var;ama, ankarayı sevmedim hiç son bir yılım, sonra istediği kadar deniz gelsin durmam oralarda..

la petite mort dedi ki...

90 yıl yeterli olmaz sanırım, bir kaç milyon yıl dayanabilirsen olabilir.

bir sene sonra deniz olan bi yere geçersin umarım.

Aliye dedi ki...

ben de öyle olsun umuyorum:)